Endülüs İslam medeniyetinin batı ucu, batmayan güneşi..7 asır ayakta kalıp sonra iç kavgalar, kan ve göz yaşı ile vahşice yok edilmeye çalışılan bir medeniyet. Fatiha'yı şarkı olarak çocuklarına öğretip var olmaya çalışan. Biz 1000 yıldır Anadolu'dayız desek te biz de 700 yıldır Avrupa'daydık arkamıza bile bakmadan bırakıp geldik kendinize güvenmeyin diyen bizden ibret vesikası olarak tarihimizde duran bir medeniyet.
Kelime kökü olarak Vandalus yani Vandal ülkesi anlamına geliyor. Tarık Bin Ziyad'ın geriye dönmek yok diyerek girdiği ve Pirene dağlarında son bulan bir fetih hareketi Endülüsü Müslüman yapıyor. Gırnata, Cordoba ve Toledo araba markası değil bunlar bizim bir parçamız. İslam medeniyetin müstesna parçalarıdır. El- Hamra, Kurtuba Ulu camii, Medinetüzzehra ve binlerce ciltten oluşan devasa kütüphaneler şimdi aslından uzakta ve garip. Eskiden İspanya ligini çok takip ederdim. Halen takip ettiğim takımların şehirlerini dahi ezbere bilirim. Sonradan öğrendim maçlarda "Ole" diye bağıran insanların aslında Allah zikrini yaptıklarını bize unutturdular oraların bizden olduğunu…
İbn-i Rüşt'ler, İbn-i Bacce'ler, İbn-i Tufeyl ve Hayy Bin Yakzan'ı bize armağan eden medeniyetmiş meğer. İbn- i Meymun var bir de Yahudi hekim. Bizim medeniyetimizin kimseye kini olmadığını ve herkesi kendinden gördüğünü öğrendim. İran'daki Gazali ile İspanya'daki İbn-i Rüşt'ün kilometrelerce öteden yapılan felsefi tartışmalarını öğrendim. Bugün dile kolay uçakla gitsen bu yolu perişan olursun. Koca bir Tehafüt geleneği var önümüzde. Biz de Twetter'da atışmayı ilim sanıyoruz ağam. O kadar uzağa gitmeye gerek yok. Konya'da bir Abdülmümin Mescidi var. Eski adı Mağribliler Mescidi. Şimdi İstanbul'da Bozkırlılar kahvesi var o zamanlar insanlar geldikleri yerlere mescitler yapıyorlar isimleri o şekilde yaşıyor. Zeytinburnun'da Konyalı camimiz var en azından. Selçuklu döneminde Konya'ya Endülüsten o kadar göç olmuş ki mahalle ve mescitleri olmuş. Şimdi sadece mescit ayakta. Meşhur Sadrettin Konevi Endülüs kökenli bu arada. Üvey babası bizim Dirilişten tanıdığımız Muhyiddin İbn-i Arabi'de Endülüste doğup Konya'da yaşayanlardan. Hepsinin bu arada Malatya geçmişlerinin olması mesleyi daha ilginç kılıyor.
Endülüs'ün yıkılma döneminde bir anne fırçası da yansımış kaynaklara. Son Gırnata hükümdarı Ebu Abdullah'ın işgal edilen ülkesini terk ederken ağlaması üzerine annesi oğluna şöyle der" Ağla oğlum! Zamanında savunamadığın vatanın için şimdi kadınlar gibi ağla!.." Sonrası mı tarihin bir daha görmeyeceği katliamlardan birisi yaşandı. Selam ve dua ile…..
Mustafa AK
Tarih Öğretmeni/ Bozkır AİHL
mstfknyali@gmail.com
Mustafa AK
Tarih Öğretmeni/ Bozkır AİHL
mstfknyali@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder