İller

7 Mayıs 2021 Cuma

OSMAN’IN HAKKI OSMAN’A


Batı tarihinde "Sezar'ın Hakkı Sezar'a" sözünü bilmeyen yoktur aranızda. Bunun benzeri örnekler İslam tarihinde onlarca kez verilmiştir. Allah Resulü hayatının her devrinde hak ve ehliyete riayet hususunu uygulamalı olarak sergilemiştir. Cahiliye devrinde Mekkelilerin Muhammed'ül Emin olarak andıkları Resulullaha peygamberlik verilince onun dinine karşı çıksalar bile emanetlerini ona verdiklerini biliyoruz.                                               

Hicret ile beraber baba ocağını terk etmek zorunda kalan Allah Resulü Medine'de verdiği tebliğ mücadelesi neticesinde Arapların çoğunun itaat ettiği siyasi bir lider halini almıştı. Hudeybiye barışı sonrasında 630 yılında Mekkelilerin anlaşmayı ihlali sonucunda Hz. Peygamber Mekke'yi fetih için yola çıkmıştır. Mekke'nin savaşsız alındığını biliyoruz. Hz. Peygamber'in "Merhametli bir amcaoğlu gibi" muamele ederek en azılı Müşrik liderlerini ve evlatlarını affettiğini kaynaklarımız yazıyor.

Fetih Sırasında Osman Bin Talha

Osman bin Talha fetihten kısa bir süre İslam'ı kabul edip sahabe olmuştu. O güne Hz. Peygambere düşmanlık noktasında ileri giden bir kişiydi. Hatta Müşriklerin sancağını taşıyordu. Müslüman olduktan sonra Mekke fethine katıldı. Fetih günü Allah Resulü Kâbe'nin anahtarını isteyince Osman annesinde olan anahtarı getirtmişti. Kâbe putlardan temizlenmiş ve burada namaz kılınmıştır. Hz. Peygamber Kâbe'nin anahtarlarını eskiden olduğu gibi Osman'ın ailesine mi verecek yoksa başka birisini mi görevlendirecek merak konusuydu. Kâbe anahtarını taşıyan aile Mekke'nin en itibarlı ailelerinden sayılırdı. Yeni devlet başkanı isterse anahtarı başkasına verebilirdi. Kimse de itiraz edemezdi. Fakat Allah Resulü " Osman'ın hakkı Osman'a" anlayışıyla hareket ederek emaneti hak eden kişiye vermiştir. Bu görevi bugüne kadar Osman bin Talha'nın ailesinden insanlar yürütmeye devam etmektedirler.

Sözün Özü: Ramazan yazılarının bu yılki kısmını bitirirken Allah Resulünün görev dağılımında yetenek, ehliyet ve liyakat esaslarına göre yaptığını belirtmek isterim. İlme yeteneği olanı ilimle, idareye yeteneği olanı idare ile yetkilendirmiştir. Tarih içinde bu ilkeden sapmalar olmuşsa da bu ilkeye önem veren devletlerin uzun müddet yaşadığı gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Rabbim tekrar Ramazanlara ulaşmayı nasip eylesin. 

Selam ve dua ile 

Mustafa AK
Bozkır Anadolu İmam Hatip Lisesi Tarih Öğretmeni
mstfknyali@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder