İller

12 Ağustos 2021 Perşembe

​Çocuklarla Anı Yaşayamamak


 "İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır…" (Enbiya,37)

… İnsan çok acelecidir!" (İsra,11)

İnsanların yapısında yaradılışları gereği bir acelecilik vardır. Sanki ölümden kaçarken ölüme koşarcasına bir hareket ve acelecilik içindedir. Mutluluğu Allah'a kul olmakta değil de başka değerlerde arayan insan, onu da yakalama adına hep koşturma içindedir. Dünyanın arkasından koşma adına ömür sermayesinden yediğinden haberi olmayan bu insanlar, yıllar sonra arkasına baktığı zaman sanki o kadar ömrü kendisi yaşamamış gibi "Bu ömür denen şey de ne kadar kısaymış!" diye hayıflanırlar.

Bu dünyayı Allah'a kul olarak yaşayarak değil, boş emellerle geçiren ve hâla emellerinin peşinden koşan bu insanlar, ne anı yaşayabilecekler ne de mutluluk adına kulluğun bilincine varacaklardır.

İçinde bulundukları ortam ve zamanı fark etmek yerine, geçmişle gelecek arasında gidip gelmektedirler. Bu da insanın anı yaşama adına anı, en güzel şekilde değerlendirememesine ve anı dolu dolu yaşayamamasına neden olmaktadır.

Daha iyi gelecek ve daha iyi yaşantı için sürekli çaba içinde olan bu insanlar, içinde bulunduğu zamanı yaşayamadığı gibi kendisinden ilgi ve sevgi bekleyen aile üyelerinin de anı yaşamalarına fırsat vermez.

Akşam eve gelen anne ya da baba; kendisinden ilgi ve sevgi bekleyen çocuğuna karşı tavrı, kişinin anı yaşayıp yaşamadığını en iyi şekilde göstermektedir. Çocuğuyla nitelikli zaman geçirmek ve anı yaşamak yerine; ayağımın altında dolaşma, çekil başımdan gibi cümleler, kişiye ileride yaşanmayan anlar ve pişmanlık olarak geri dönecektir. Bu durumu, çocuğuna daha iyi bir gelecek hazırlama gerekçesiyle açıklamaya çalışan anne babalar, hem çocuğun hem de kendisinin anı en güzel şekilde yaşamasından mahrum kalacaklardır.

Çocuğa; "Ben senin yaşında olsaydım…" diyerek geçmişinde anı yaşayamamanın sıkıntısını dile getirirken yine içinde bulunduğu anda çocuğuyla birlikte olmanın mutluluğunu yaşayamamaktadır.

"Ne güzel günlerdi, o günler!" diyerek geçmişini yâd eden bu insanlar, aynı hatayı yineleyerek gelecekte yine bugünler içinde "Neydi o günler!" diyecek şekilde dolu dolu yaşayamamanın ezikliğini hissedecektir.

 Geçmişle gelecek arasında gidip gelen bu insanlar, çocukların iş güç sahibi olması ve evlenip evden ayrılmasıyla eşiyle yalnız kaldıkları zaman bazı şeylerin farkına varırlar. Fakat bu sefer de iş işten geçmiş olur. Ne kendisi o zamanın anne babası ne de çocuğu o zamanın çocuğudur. Bunun sonucunda çocuk da anne baba da anı yaşayamamanın ezikliğini hissedeceklerdir.

Çocukların ve anne babaların bu ezikliği hissedememeleri için Peygamber Efendimiz (s.a.v):

"Çocuğu olan çocuklarla çocuklaşsın." (Deylemi) buyurmuşlardır.

 Sonuç olarak insan hayata hazırlanmak için o kadar zaman harcar ki; hayatını yaşamadan ömür hayatının sonuna geldiğinin farkına varır. Özlem ve pişmanlık arasında gidip gelen insan, içinde bulunduğu yaş ve zamanın da farkına varamadan, içinde bulunduğu anı yaşamadan ölür gider.

İnsanoğlu kullukta ve anı yaşamada hala elinde fırsatlar varken onu değerlendirmek yerine geçmişiyle geleceği arasında gidip gelmektedir. Oysa kullukta ve yaşamda mutluluk anı yaşamaktır. Dün geçmiştir, yarın belki gelmeyecektir. Ama bulunduğu an insanın kendi elindedir.  Mutluluk; "şu'an"nın farkına varıp kullukta ve yaşamda anı yaşamaktır.

Ne güzel söylemiş Mevlana Hazretleri: "Dün ve düne dair ne varsa dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım." der.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder