Cenab-ı Hak tarafından "En güzel biçimde yaratılan." (Tin,4) insanoğlu, evlilik hayatında da kendisinden beklenen aynı güzelliği gösterememektedir. Evlilikte de kendisinden sadece kul olunması istenen insanoğlu, hayat şartlarını ve zamanının olmadığını bahane ederek, sorumluluklarını yerine getirmemektedir.
Cenab-ı Hakk'ın; "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriyât,56) buyurduğu ve görevi sadece Allaha kulluk olan insanoğlu, çoğu zaman yaradılış gayesi dışına çıkmaktadır.
Söylem olarak en iyi şekilde kul olmak istediğini söyleyen insanoğlu, davranış olarak söylemlerin tersini yapmaktadır. Allah'a kul olma konusunda söylemleriyle davranışları arasında tutarsızlık içinde olan insanoğlu, bu haliyle hem bu dünyasını hem de öbür dünyasını sıkıntıya sokmaktadır.
Gönderiliş gayesi Rabbine kulluk bilincini unutan insanoğlu, mutlu olmak için farklı alanlara yönelmektedir. Evlilikte mutluluğu Rabbine kul olmakta aramak yerine dışarıda arayan insanlara, Cenab-ı Hakk tarafından kendilerinin de tarif edemedikleri sıkıntılar verilmektedir. Adını kendilerinin de koyamadıkları bu sıkıntılardan kurtulmak içinde eşler, huzur ve mutluluğu değişik şeylerde ve farklı yerlerde aramaktadırlar.
Aile içindeki huzursuzluğun nedeni için seleflerden biri şöyle der: "Ben Allaha karşı isyan ettiğimi eşimin ve atımın huysuzlanmasından anlarım." (Evliyalar Ansiklopedisi, İhlâs Gazetecilik (Türkiye Gazetesi) İstanbul,1992)
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "Kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. Geriye kalan yarısı içinde Allah'a Karşı gelmekten sakınsın.'' (Heysemi, Mecme'u'z Zevaid, No: 7310)
Mutsuzluğun Nedeni Haram Lokma mı?
Eskiden hanımlar eşlerini işe gönderirken: "Aman bey, bize haram para getirme, biz açlığa dayanırız; fakat cehennem ateşine dayanamayız." anlayışı vardı. Gelinlik kız aranırken de "Helal süt emmiş" biri olmasına dikkat edilmesinin temelinde bu yatmaktadır.
Oysa günümüzde öyle mi? Gelsin de nerden gelirse gelsin anlayışı ile gelin ya da damat adayında sorulan ilk soru; nerede çalışır ya da babası ne iş yapar sorusudur. Gelin ya da damat adayının ahlakı sorgulanmadan ve sadece maddiyata dayalı yapılan birde buna nerden kazanıldığına bakılmadan yapılan evliliklerde aile içi kavgalar eksik olmayacaktır.
Behlül-i Dânâ Hazretleri bir gün Harun Reşid'den bir vazife istedi. Harun Reşid de ona çarşı pazar denetimini verdi.
Behlül Dânâ Hazretleri hemen işe koyuldu. İlk olarak bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan geldi. Dönüp fırıncıya sordu:
-"Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı?" Adam da her soruya olumsuz cevap verdi. Memnun olduğu bir şey yoktu.
Behlül Dânâ Hazretleri bir şey demeden ayrıldı ve bir başka fırına geçti. Orada da birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün ekmekler gramajından fazla geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sordu ve her soruya olumlu cevap aldı.
Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid'in huzuruna çıktı ve yeni bir vazife istedi. Harun Reşid; "Behlül daha demin vazife verdik sana ne çabuk bıktın?" der.
Behlül Dânâ Hazretleri: "Efendimiz çarşı pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış." der. (Bilinçaltı Aptaldır Şakadan Anlamaz, M. Emin Karabacak, Tebeşir Yayınları, Konya,2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder