İller

22 Aralık 2022 Perşembe

​Cemaat/Tarikat Düşmanlığının Arka Planı


Ülkemizin çok önemli sorunları gündem konusu yapılmazken gündem konusu bile olmayacak birçok olay İslami Cemaat ve Tarikatları kötülemek için bilinçli bir şekilde yoğun olarak gündemin konusu yapılmaktadır.

-Bunun nedenini hiç düşündünüz mü?

Aslında bunun nedenini düşünmeye gerek olmayıp şuurlu bir Müslüman bu durumun emperyalist bir planın yansıması olduğunu görür, görmeli.

Özellikle Ehli Sünnet ve Nakşi Tarikat Temelli Cemaatlere yönelik karalama kampanyalarının kimler tarafından yürütüldüğünü görebilirsek daha gerçekçi bir değerlendirme yapabiliriz.

17 Ağustos 2017 tarihinde geniş ilgi uyandıran "Trump Yönetimi Haddini Aştı" başlıklı bir haberi dikkat çekici bulduğum için konu ile ilgili farklı zamanlarda birkaç yazı yazmıştım.

Haberde, Trump'ın "Ayasofya Cami olmasın, tarikat ve cemaatler yasaklansın" isteği geniş bir şekilde yer almıştı.

Aynı dönemde, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yayınladığı "Uluslararası Dini Özgürlükler" raporunda, "Türkiye'deki tarikat ve cemaatlerin yasak olmasına rağmen serbest olması" şikayet konusu ediliyordu.

-Kime özgürlük kime yasak, dikkat çekici değil mi?

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson tarafından açıklanan raporda, "Hükümetin, Türkiye'deki tarikat ve cemaatlere yönelik resmi yasağı zorlamadığı, bu grupların yaygın ve aktif olmayı sürdürdüğü" maddesi de yer almıştı.

Son yüz yıldır İslami Cemaat ve Tarikatlara yönelik sistemli, belden aşağı ve iğrenç iftira kampanyalarıyla algı operasyonları yapılmış ara ara yapılmaktadır.

Bu emperyalist kampanyaların ülkemizdeki taşörenliğini yapanların kim olduğu  tahmin edileceği üzere;

1-Kökten İslam düşmanı olan ve her türlü karalama kampanyasının içinde insaf ve vicdandan uzak olanlar. Bunlar fıtratlarının gereğini yerine getirecekleri için bunlara bir şey demiyorum.

2-Hoca tiplemeli oryantalist güdümlü adamlar var ki, bunları birçok televizyonda sürekli görürüz. Bunlar her ne kadar Müslüman görünerek bu karalama kampanyalarına katılsalar da özlerinde birinci gruptakilerden zihniyet anlamında pek farkları yok hatta onlardan daha tehlikeliler.

3-Vehhabi zihniyetinin etkisi altında veya eğitimini almış olan tipler var ki, bunları ulusal televizyonlarda göremesek de sosyal medya, bazı yerel kanallarda ve halk içerisinde görebiliyoruz.

-Bu grubun arkasında da emperyalist güçler olup bilerek veya bilmeyerek bu grubun etkisinde kalan Müslümanlar emperyalist bir planın parçası olduklarının farkındalar mı?

Ne acı ki, bunlar diğerlerinden daha fazla saf Müslümanları kandırmaktadırlar.

Biz bu grupların amaçlarını bilebilirsek İslami Cemaat ve Tarikatlara yönelik karalama kampanyalarının arka planında kimlerin olduğunu açık ve net olarak görebiliriz.

Özellikle ülkemiz Müslümanları bu gerçekleri göremezlerse körü körüne cemaat ve tarikatlara düşman olurlar ki, Allah(c.c.) korusun büyük vebale girerler.

Zaten benim derdimde bu durumda olan şuursuz Müslümanları az da olsa uyandırabilmek ve gerçekleri görmelerine vesile olmaktır.

Özellikle "15 Temmuz Darbesinden" sonra İslami cemaat ve tarikatlara yönelik toplumdaki olumsuz algıyı hiç olmadığı kadar yükseğe çıkardılar.  

Oysa ki, emperyalist güçlerin ülkemiz Müslümanlarının inancını bozma projesi olan "Ilımlı İslam" projesinin karşısında en büyük engel ehli sünnet temelli tarikatlar iken.

Müslüman kardeşlerim tarikat şeyhi kisvesiyle ortaya çıkan kişilerin sapkınlıklarına ne diyeceksin diyebilirler ki; bu da bu kardeşlerimizin körlüğünü gösterir.

Hala bu tarikat şeyhiyim diye ortaya çıkan ne olduğu belirsiz bir sürü ahlaksız şaklabanın birer emperyalist proje adamı olduğunu anlamadıysanız kesinlikle samimi değilsiniz; samimiyseniz gerçekleri göremeyen AHMAKSINIZ!

-Elbette ki, her topluluğun içinde sapkın davranış içinde bulunabilenler de çıkar; ancak, bunlar yüzünden bir topluluğu karalamak bir Müslümana yakışır mı?

Yakışmadığı gibi Allah(c.c.) indinde büyük günah; ayrıca, kul hakkına girilmektedir.

-Emperyalist güçler Ehli Sünnet Cemaat ve Tarikatlarla ülkemiz hatta İslam dünyası için çok önemli olmasa uğraşırlar mı?

Ehli Sünnet Cemaat ve Tarikatlar gerek bölgemiz ve gerekse İslam dünyası için hayati derecede önemlidir.

Önemli; çünkü, ehli sünnet temelli İslam'ın yayılması ve yaşamasında dün olduğu gibi bugünde ehil tarikatların rolü tartışılmaz.

İslam'ın Asya'dan Anadolu'ya Avrupa hatta ABD'ye kadar yayılmasında tarikat ehli gönül erlerinin etkisini görüyoruz.

Mesela, Anadolu erenleri olarak tanıdığımız zatların tamamı tarikat ehli insanlardır.

İslam'ın tebliğ edilmesi, yaşanması, yaşatılması, yayılması ve muhafazasında tarikatların büyük etkisi olmuştur.

Emperyalist güçlerin esas hedefinin İslam dünyasının birlik beraberliğini sağlayan "Ehli Sünnet Vel Cemaat" omurgayı çökertmek olup tarikatlara saldırının asıl sebebi de budur.

            İşte bundan kaynaklı Allah(c.c.)'ın dinine hizmet eden tarikat ve cemaatler farklı yöntemlerle halk nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

            Bu emperyalist projelerin amacına bilerek veya bilmeyerek hizmet edenler kaybedecek karşısında olanlar kazanacaktır.

            Konumuza örnek olması hasebiyle 21 Eylül 2020 tarihinde İstiklal Gazetesinde yayımlanan "Beybaba Lakaplı Sahte Şeyh" adlı yazımda ayrıntılı açıklamaya çalıştığım bir bölümü paylaşacağım ki, bugün tarikatları karalama yöntemlerini daha iyi anlamaya çalışalım.

Beybaba lakaplı Sadettin Morova diye bir adamla ilgili bir hatıradan alıntı yapacağım.  Hatıratı aktaran kişiye Sadettin Morova:

"Ben tekkeleri kapatmak için Konya MEVLEVÎ tekkesine intisap ederek yemez içmez dervişlik yaptım, şöhrete ulaştım.

-Oğlum, yemez içmez adam yaşar mı?

Yaşamaz ama geceleri gizli yer, kimseye görünmezdim. Bir gün şeyhimiz öldü. Benim yemez içmez ve devamlı ibadetimden dolayı en ehil olarak şeyhlik makamına geçmemi uygun gördüler. ''postnişin'' oldum.

Arkadaşları güzel idare ederek kendime bağladım ve yavaş yavaş işlemeye başladım:

''Mevlânâ Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin o kadar büyük dereceyi kazanması, sohbet esnasında Şems-i Tebrizi ile şarap içti, bilahere nasuh bir tevbe edip bu dereceye erişti, bizim de aynı yolu takip etmemiz lazım.'' diyerek işledim.

Bir gün şarabı tekkeye soktum. Dışarda bu işi tezgahlayanlar da vardı. Güzel kadınlar da hazırlandı. Şarap içince, tabii şişede durduğu gibi durmadı, sohbet kadınsız olmaz dedik, kadınları da tekkeye soktuk. Onlar da raks etmeye başladılar.

Kadınların raksı ile sema dedikleri, böylece birbirine karıştı. Kısaca tekke, meyhane ve kerhane haline getirildi.

Muayyen günlerde insanlara da bu durumu teşhir ettim. Sarhoş dervişlerle kadınların sema yapması, raksı, zıplamaları, hoplamaları derken tarikatın ahlaksızlık olduğuna seyircileri inandırdıktan sonra, bu durumda tarikatların ve tekkelerin artık kapatılmasının gerekli olduğu hakkında rapor vererek MEVLEVÎ tekkesinden ayrıldım. Ve benim raporumla tekkeler, tarikatlar suçüstü yakalandı.''

''Oğlum kötülüğünü göstermeden kapatsak halk tepki gösterirdi. Buna mahal bırakmadık. Ben Selanikliyim. Bunları söylemekten maksadım beni tanımanızdır. Ben seni yanıma alıp yetiştireceğim.''

Bu bir hatırattır. Okuyanın inanıp inanmaması kendisine ait olmakla birlikte yaşananların bir tesadüf olmadığı da dikkate alınmalıdır.

Son günlerin gündemi haline getirilen ve kamuoyuna "6 yaşındaki çocukla nikah kıyıldı" yaygaraları da bu proje kapsamında İslami cemaat ve tarikatları halk nezdinde itibarsızlaştırma kampanyasıdır.

Ben bu yaşananları savunmak için bu yazıyı yazmıyor bu olaylar üzerinden tüm cemaat ve tarikatların suçlanmasına olan tepkimi ortaya koymak için yazıyorum.

Kaldı ki, bu yaygara da normal mecrasından çıkarılıp insan aklının kabul edemeyeceği bir sunumla bugün 25 yaşında olan ve 14 yaşında evlendirilen bir kızın yaşadığı süreç bugün gündeme getiriliyor, düşündürücü olan taraf burası!

Elbette ki, evliliklerin erkek veya kadın olsun belli bir fiziksel ve duygusal olgunluğa erişildikten sonra yapılması gerekmektedir.

Ancak, ülkemizde çocuk evlikleri, küçük çocukların para karşılığı kendilerinden yaşça büyük kişilerle evlendirildiği gerçeği yokmuş gibi yaşanan küçük yaşta bir evlilikle ilgi tüm İslami cemaat ve tarikatların kötülenmesi kabul edilebilir bir durum değil!

Ya arkadaş! İman sahibi olmasak da biraz vicdan sahibi olalım!

-Niye 14 yaşında bir evlilikten veya ülkemiz insanı tarafından işlenen birçok suç ve günahtan suçu işleyenler suçlanması gerekirken İslami cemaat ve tarikatlar suçlanıyor?

-14-15 yaşlarında ünlü olan bir kız çocuğu kendinin bir katı bir erkekle sevgili olurken, bir sürü sanatçı kendinden 25-30 hatta 40 yaş küçüğü kızlarla evlenirken, kadınlar resmi veya gayri resmi para karşılığı satılırken nereydiniz, neredesiniz?

-Genelevlerin kapatılması için niye yürüyüş, gösteri yapmıyorsunuz?

Aslında ben bunlara takılmıyor, bunların etkisiyle İslami cemaat ve tarikatlara karşı hatta düşman olan şuursuz Müslümanlara kızıyorum!

Her insanın, ebedi kurtuluşu olan ahiret kurtuluşu için İslami cemaat ve tarikatlara ihtiyacı var, bunu bütün samimiyetimle inanarak söylüyorum.

Yazım çok uzadı, anlamak isteyenlerin anladığını düşünüyor, anlamak istemeyenlere yapacak bir şeyim yok, hidayetlerine dua etmekten başka!  

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder