Toros dağlarından çıkıp Konya ovasına doğru akan derelerin birleştiği noktadan üç ayrı yönde doğru yükselen dağların vadisi ve dik yamaçlarına kurulmuş etrafı meşe ormanları ile çevrili tarım için yeterli arazisi olmayan yoksul bir Türkmen Köyünde hayata gözlerini acmışım.
Bu köy ismini bir yandan Akmuğar'dan çıkan Çayın, yayladan gelen Yayla Çay ile "Su Çatığı" denen mevkide birleşmesip köyü ortadan bölerek Karacahisar ve Sorkun'dan doğan Ulu Çay'ın Halkevinin aşağısında birleşmesinden esinlenilerek bilinen en eski tarihinden beri ÇAT olarak isimlendirilmiş olup köyün nüfusunun hızlı arkasından dolayı kasaba olmaya hak kazanınca, Toros dağlarındaki karların erimesi sonucu Uluçay'ın ve kollarının köyün içinden çağlayarak akmasından dolayı Çağlayan Kasabası olarak değiştirilmiştir.
Bu değişim isimle kalmamış basiretsiz politikacıların siyasi illüzyonunun etkisinde kalan fakir ve eğitimsiz halk siyasi cephelesme sonucunda bir birine karşı düşmanca duygular beslemeye başlar.
Sosyal ve kültürel değişimi körükleyen unsurlardan biri de okuldaki öğretmenlerdir.
Çat'ta olayların tırmanışa geçtiği yıllar abim Efe ile 3. sınıfa başladık.Babalarının gurbette abilerininde hapiste olması bazı öğretmenleri cesaretlendirmiş olmalı ki her teneffüs büyük öğrencilerin kışkırtmasıyla alaya almalar, küfürler, hakaretler ile bir kovalamacaya sahne olur. Bu duruma öğretmenler müdahale etmek yerine onları teşvik etmektedirler.
Çat'ta Nisan ayının sonu gelmiş ama her yer kar içinde fakat geceleyin başlayan lodos dağlardaki karları eritmiş ortalık balgam ve çamur deryası. Bir yanda Yayla Çayı ve diğer yandan Uluçayı bir görseniz kıpkırmızı önüne geleni büyük bir hızla Bozkır'a doğru sürüklüyor, yüzünde köpükler adeta gökten kuşu kapatmasına cagliyordu.
Efe ile okuldan eve doğru gidiyoruz Halkevininönü'nde Yaşar derler uzunca boylu uzatmalı öğrencilerden biri etrafın da şifşirmesiyle bize sataşmaya başladı. Efe hızla eve giderken biryandan da yan yan etraftan taş aramakta olacakları bildiğimden
-"Efem boşver şunu gidelim" diye yalvarıyorum. Tam Bodur'un dükkanının önünde çamurların arasında yumruk büyüklüğünde bir taşa Efe'nin gözü ilişti ve durakladı. Tam köyün meydanında iki kahvenin arasında bir Allah'ın kulu da bu büyüğün iki küçük çocuğa ettiği eziyete müdahale etmediler ama herkes seyrede dursun Yaşar küfürlerine ve hakaretlerine devam etti.
Efe ani bir hareketle yerden taşı alıp;
-"Yeter ulen şerefsiz" diyerek taşı Allah ne verdiyse Yaşar'a fırlattı taş tam da yargınının orta yerine geldi yere düşüp biraz sendeledi ve
-"Anam! Diye bagırığıyla ortalık inledi
Bağırarak kaçarken arkası yırtık karalastik ayakkabıları çamura saplandı ve çamurun içinde kaldı.
Efe bu ayakkabıları oradan alıp Yaşar'a göstererek:
-"Haydi akılsız seni azdıranlar sana iyi bir ayakkabı alsın" diyerek Cingiller köprüsünde çaya attı.
Ayakkabısız kalan Yaşar öyle bir ağladı o hali ki hala içimde durur...
Ağlaya ağlaya yalın ayak kar ve çamurda evlerine gitti.
Efem bana yumruğu çekip;
-"Bunu anama söyleme yufka yürekliliği bırak ulan üzüldüğünü biliyorum ağam bende üzüldüm ama yapacak bir şey yok. Bundan sonra bize yaklaşmaz. Böylelerini acımayacaksın yok eğer acırsan acınacak duruma düşersin" diye sıkıladı ve eve gittik.
Aradan bir süre geçti ve hafta sonu annem ile bahçeye giderken Yaşar'ın annesi önümüze geçti ve "Gelin senin Efe benim oğlanın ayakkabısını Uluçay'a atmış eve yalınayak geldi halini bir görseydin için sızlardı. Yavrum guzun benin yetimin bir de sırtına taş vurmuş bir görsen mosmor" deyince annem elindeki sopayı çekerek;
-"Oğlum ne oldu korkma doğruca şöyle" dedi.
Hiç lafı eğip bükmeden olanı biteni anlatım. Annem kadına hiddetle:
-"Bak teyze yaşına hürmet ederim. Bende öksüz yetim büyüdüm garibanlığın ne demek olduğunu çok iyi bilirim bu yüzden o ayakkabıyı alıp getirecegim Ama oğlun zaten YALINAYAKmış andolsun bir daha çocuklarımın önüne geçer laf söz ettiğini duyarsam ayakkabısını değil oğlunu Uluçay'a atarım bilmiş ol" dedi ve ilk Cuma pazarından ayakkabıyı alıp verdi.
Yaşar artık "YALINAYAKLIĞIN" ne demek olduğunu anlamış ki bize bir daha yaklaşmadı.
...
Bugün sizlere ömrüm müsade ederse kitap haline getireceğim çalışmamdan biraz olumsuz içerikler taşısa da yaşanmış hayat hikayesinden küçük bir kesit aktardım. Bu kesit ile kadim kültürümüzün "YALINAYAKLIK YAPMAK" deyimini en yalın haliyle anladım ve anlatmaya çalıştım. Şöyle etrafa baktım da bir hayli YALINAYAK türediğini görüyorum.
Saygılarımla...
Muammer Tunahan
Eğitimci & Spor Yöneticisi
Konya Bozkır Çat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder