Milattan Önce iki bin yıllarında (M.Ö.2000) Mısır Piramitleri'nde bir anne ile bir kızın ergenlik döneminde yaşadıkları problemlerin yazılı olduğunu araştırmalardan öğrenmekteyiz. Buradan da anlaşılacağı üzere problem çözme becerilerinde yaşanan sıkıntılar sadece çağımıza özgü değildir.
Bugün çocuklarıyla problem yaşamayan anne baba hemen hemen yok gibidir. Yaşanan bu problemlerin en büyük nedeni ise birincisi kullandığımız dil, ikincisi ise problemleri kapı aralıklarında ayaküstü çözmeye çalışmaktır.
İletişimi kısaca, duygu ve düşüncelerimizi muhatabımızın ruh halini de göz önünde bulundurarak doğru yerde doğru zamanda yumuşak bir dille ifade edilmesi olarak tarif edebiliriz. Yani çocuklarımızın bizi doğru anlaması ve algılaması için ne söylediğimizden daha çok neyi, nasıl ve nerde söylediğimiz önemlidir. Çünkü çocuklarımızda herkes gibi karşısındaki kişinin ne söylediğinden daha çok neyi, nerde ve nasıl söylediğine dikkat etmektedirler. Buna dikkat edilmediği zaman aile içinde iletişim problemine neden olmaktadır.
Yaptığımız Hatalar
Çocukla yaşadığımız problemi okul dönüşünde kapı aralığında çözmeye çalışmak sağlıklı bir çözüm olmayacaktır. Yine çocukların ruh halleri, yorgun ve açlık durumları, konuya suçlamayla girilmesi, başkalarının yanında konuşulması problemin çözümüne katkı sağlamayacaktır.
Bunlara ilaveten problemleri kapı aralıklarında ve ayaküstü çözmeye çalışmak, çocukları dinlemek yerine cevap vermeye çalışmak, konuşurken suçlayıcı ve aşağılayıcı bir dil kullanmak, geçmişiyle yargılamak, duygu ve düşüncelerini dikkate almamak, olumsuz olarak damgalamak, uzun uzun nasihat etmek ve nutuk çekmek, sen dilini yerli yersiz kullanmak, çocukların ihtiyaçlarını ve gelişim dönemlerini dikkate almamak gibilerini sayabiliriz.
Problem Çözmede Ortam, Duruş ve Geribildirimler
Problemleri mümkün mertebe çocuklar okul dönüşü değil yemekler yendikten sonra uygun bir ortamda sakin bir kafayla konuşularak çözülmeye çalışılmalıdır. Duygu ve düşüncelerimizi de ben dilini kullanarak yumuşak bir dille ifade edilmeye çalışılmalıdır.
Problemleri okul dönüşü çözmeye çalışmak problemin çözülmesine değil büyümesine neden olabilir. Çünkü çocuklar okuldan genelde yorgun ve aç gelmektedirler. Buna bir de çocukların okulda yaşadıkları olumsuzluklar eklenirse problem iyice çözümsüz hale gelebilir. Onun için kapı aralığı dediğimiz ayaküstünde zamansız bir şekilde problemleri çözmeye çalışılmamalıdır.
Problemlerin çözümü için ortam ve oturuş rahat olmalıdır. Çocuklarla göz teması kurabilmek için gerekirse çocuğun boyun hizasına kadar eğilmeli ya da ona göre pozisyon alınmalıdır. Özellikle çocuklar, kendilerine yakın duran, konuşurken gözlerinin içine bakan ve geribildirimleri ben diliyle veren anne babalarla daha iyi iletişim kurmaktadırlar. Yine konuşma esnasında sözlerini kesmeyen, durakladıklarında "Hımmm, evet, anlıyorum…" diye geri bildirimler verilmesi, kendisinin dinlenildiğini ve anlaşıldığını göstereceğinden daha rahat konuşmasını sağlayacak bu da problemin çözümünü kolaylaştıracaktır.
Problem Çözmede İletişimin Önemi
Babamla bir konuda konuşmak istediğimde; "Seni dinliyorum." der. Bunun üzerine ben de başlarım anlatmaya. Fakat babam bir taraftan beni dinlerken bir taraftan da elindeki telefonuyla sosyal medyadaki paylaşımlara bakar. Konuşmamın sonunda baba bu konuda ne diyorsun dediğimde; "Hangi konuda?" der. Ben de istemeyerek tepki verdiğimde ise:
"Öf ya, gönül rahatlığıyla telefonumuza (sosyal medya paylaşımlarına) bakamıyoruz!" diyerek tepki gösterir.
Derdini anlatamayan ve anlaşılmadığını düşünen çocuklar, bırakın problem çözmeyi anne babalarıyla iletişim problemi yaşayacaklardır. Çünkü iletişim, saygıya dayanmaktadır. Anne babalar, çocukların anlattıklarına dinleme adına saygısı göstermezlerse iletişim problemi yaşamaya devam edeceklerdir. Yemek yaparken, internete girerken ya da televizyon seyrederken bir taraftan da çocuğu dinlemeye çalışmak çocuğun dinlenilmediğini gösterir.
Çocukları dinlerken de yargılamadan, eleştirmeden ve uzu uzun nasihat etmeden bir yetişkin gibi konuşulması gerekir. Çocuklarla konuşurken: "Ben senin yaşındayken, benim zamanımda, ben senin yerinde olsaydım…" gibi cümlelerden kaçınmak gerekir. Kendileri için önemli olan bir konuyu, anne babalarıyla uygun bir şekilde konuşmalarını söylediğimizde çocuklar; "Annemle mi? Annem konuşmaya bir başladı mı maşallahı var! Ben…" diye başlayan cümlelerin ardı arkası kesilmez derler.
Psikolojik halleri göz önünde bulundurmalı. Çocuklar sıkıntılı ve üzgün oldukları zaman genelde konuşmak istemezler. Bu durumda konuşması için çocukları zorlamak yerine; "Canın herhalde konuşmak istemiyor ama konuşmak istersen ben seni, her zaman dinlemeye hazırım..." mesajı, problemi çözme adına çocukların problemlerini bizimle paylaşmalarına olanak sağlayacaktır.
Çocuklarla kurulacak problem beceri iletişimde duygu ve düşüncelerimizi ben dili kullanarak ifade edilmelidir. Olumsuzluk durumlarda çocuğu suçlayıp kendisini savunmaya geçecek şekilde değil, yapılanlar karşısında anne babalar, duygu ve hissettiklerini seviyelerine uygun ve güzel bir şekilde ifade etmeleri gerekir. "Şu şekilde davranınca kendimi kötü hissediyorum, ödevlerini zamanında yapmadığın için endişeleniyorum, böyle söylemen beni üzüyor…" ile başlayan ben dili içeren cümlelerle duygularımızı ifade etmemiz iletişimin devamını sağlayacaktır. "Okuldan çıkıp doğruca eve gelmediğin zaman başına bir şey gelmesinden korkuyorum. Çünkü nerde olduğun hakkında bir bilgim yok. Bekletilmek hoşuma gitmiyor, bu da beni tedirgin ve huzursuz ediyor." demeniz, hoşunuza gitmeyen kendisinin değil, davranışlarının olduğunu farkına varmasını sağlayacaktır.
Bunların yanında;
Çocukların anlattıklarına yeni bir şeyler eklemek yerine anlattıklarını kısa özetler şeklinde geribildirim olarak verilmeli.
Öğüt vermek yerine, onun sıkıntılarına benzer sıkıntılar yaşanmışsa bunu paylaşıp anlatmak daha faydalı olacaktır. Yaşadığı sıkıntıların herkes tarafından yaşandığını yalnızca ona özgü olmadığını bilmesi çocuğu rahatlatacağı bilinmeli.
Özellikle çalışan anne babalar, çocuklarla nitelikli zaman geçirmeli.
Çocuklarla iletişim konusunda hala sıkıntılar devam ediyorsa özeleştiri yapılmalı. Sıkıntının kaynağı ilişki biçimimi mi, olaylara bakış açısı mı, ruh hali mi… düşünülmeli.
Sonuç olarak; çocuklarımızı gerçekten dinlediğimizde, onlara zaman ayırdığımızda, konuşurken onları yüreklendirdiğimizde, onlarla ilgilendiğimizde, onlara fırsat verdiğimizde ve onları koşulsuz kabul edip takdir ettiğimizde problemleri ortadan kalkacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder