İller

15 Nisan 2025 Salı

MUTLAK İTAAT MÜMKÜN MÜ?


Ali Dutal

Mutlak itaat, bir kişinin ya da bir grubun her durumda ve her koşulda sorgusuz sualsiz lider veya bir otoriteye itaat etmesi olarak açıklanmaktadır.

Bu kavram, genellikle otoriteye, liderliğe ya da bir ideolojiye sıkı sıkıya bağlılık olarak algılansa da mutlak itaatin mümkün olup olmadığı ile ilgili tartışmalar olmuş ve olmaktadır.

Bu durum, kişilerin içinde bulunduğu duruma göre anlama ve algılamada değişiklikler gösterse de ben de mutlak itaatin kesinlikle imkanının olmadığına inananlardanım.

İnsanlar belirli ölçülerde otoriteyi kabul ederek emir niteliğindeki taleplerini yerine getirmeye çalışırlar. Bu da genel standartlar içinde normal karşılanabilir.

Ancak, verilen emirleri itaat çerçevesinde yerine getirmeye yani itaatlerini sürdürmeye çalışsalar da hem içsel hem de dışsal olarak mutlak bir itaati sürdürmelerinin imkanı yoktur.

Kaldı ki, sürekli itaat talebi mutlak ve mutlak itaatsizliğe yol açar. Yani,  sorgusuz bir itaat sürdürülebilir olamayacağı gibi psikolojik açıdan da sağlıklı olmaz.

Mutlak itaatin hem İslami hem de insani açıdan mümkün olmadığını açıklamaya çalışalım.

Günah işlemek Allah(cc)'a itaatsizlik değil mi?

İslam'da "İMANDA MUTLAKİYET" kesin kes olması gerekirken "MUTLAK İTAATİN OLAMAYACAĞINI" Allah(cc)'ın kullarına "TÖVBE" kapısını açmasından net olarak anlaşılmaktadır.

İslam'da tövbe, kulun işlediği günahlarının nedamet yani pişmanlık duyarak samimi şekilde Allah(cc)'tan affını dilemesidir.

Tövbe, Allah(cc)'ın merhametini ve affını kazanmak için önemli bir ibadet olup kulunun tövbesi Rabb'imizin çok hoşuna gitmektedir.

Kim tövbe eder?

Kural olarak günah işleyen kulların tövbe etmesi gerekse de az veya çok her kul bilerek veya bilmeyerek günah işleme potansiyeline sahip olduğu için her kulun tövbe etmesi gerekir.

Günah, İslam'da Allah(cc)'ın koyduğu emir ve yasaklara aykırı olarak yapılan her türlü davranıştır. Günah, Allah(cc)'ın rızasına ve hukukuna karşı gelmek anlamına da gelir.

Mesela, Allah(cc)'ımızın yapılmasını emrettiği namaz, oruç, zekat gibi yapılmasını istediği emirleri olduğu gibi içki, kumar, faiz, kul hakkı, zina gibi yapılmasını yasakladığı emirleri de vardır.

Peygamberler hariç olmak üzere tüm insanlar Allah(cc)'ın emir ve yasaklarına uyamıyor ve uyamadıkları için de günah işliyorlar.

İnsan, dünya hayatında hem doğru hem de yanlış seçimler yapma özgürlüğüne sahiptir; ancak, yanlış yapılan işler ve günahlar kişinin hem ahlaki hem de manevi açıdan zarar görmesine neden olabilmektedir.

Affı ve merhameti büyük olan Rabb'imiz kullarını günah işledi için, işlediği günahını  inkar etmediği, günah olarak kabul ettiği müddetçe dininden çıkarmıyor, kulunu affedip yine huzuruna kabul ediyor, hem de büyük günahlar olan zina, cinayet, yalan söylemek, içki içmek, faiz alma ve iftira atma gibi günahları affediyor.

İslam'da Katolik Kilisesinde olduğu gibi "AFOROZ" sistemi yoktur.

Aforoz; bir kişinin dini bir topluluktan veya kiliseden çıkarılması ya da o topluluğun ibadet ve dini hayatından men edilmesidir.

Aforoz, genellikle o kişinin inanç, ibadet veya ahlak kurallarına aykırı davranışları sonucunda uygulanılır.

Kul niye günah işler?

Hepimizin bildiği gibi insanın günah işlemesi için çalışan iç ve dış düşmanları vardır. Bunlar nefs, şeytan ve kötü arkadaşlarıdır. Bu düşmanlar çeşitli araç ve vesveselerde insana günah işletir.

İnsanlar bazen zor durumlar, ihmal, unutkanlık ya da kasıtlı olarak yanlış yolda ilerleyebilirler.

İslam, insanları kötülükten uzaklaştırmaya ve doğru yolu takip etmeye teşvik eder. Müslüman her an günah işlememek için bu düşmanlarla mücadele etmeli ve işlediği küçük ve büyük günahlarına sürekli tövbe etmelidir.

Sürekli günah işleyip günahlardan dönülmemesinin insan açısından hem bu dünya da hem de öbür dünyada önemli sonuçları olduğu bilinmelidir.

İslam'a göre, sürekli günah işlemek insanı Allah(cc)'tan uzaklaştırabilir ve kalbin kararmasına neden olabilir.

Ayrıca, günahlar dünyada da manevi ve bazen fiziksel zararlara sebep olabilir. Mesela, en büyük günahlardan olan içki, kumar, zina, hırsızlık gibi günahların dünyada hem işleyen kişiye hem de topluma olan zararlarını hepimiz biliyoruz.

Ayrıca, Allah(cc) korusun sürekli işlenen günahlar imansızlığa neden olabilir ki, imansızlığın sonu öbür dünyada ebedi cehennemdir.

Onun için imanımızı korumak için günahlarda ısrarcı olmamaya azami dikkat etmeli; bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahlarımıza rahmeti ve merhameti sonsuz Allah(cc)'tan samimi affımızı istemeliyiz.

Tövbemizin kabulü için aşağıdaki hususlara dikkat etmeliyiz.

Günahı kabul etme: İslam'da tövbe etmek için öncelikle işlenen günahı kabul etmek ve bu konuda samimi bir pişmanlık duymak gereklidir. Günahın büyüklüğünden çok pişmanlık ve samimiyet önemlidir.

Allah(cc)'a samimi bir şekilde yönelme: Allah(cc)'a dua etmek, O'ndan af dilemek ve kalpten pişman olmak, tövbenin temel unsurlarındandır.

Günahı terk etme: Tövbe etmenin bir diğer önemli şartı, işlenen günahı terk etmektir. Eğer bir kişi sürekli olarak bir günah işliyorsa, tövbesi geçerli olmayabilir.

Kararlılık ve azim: Tövbe eden kişi, bir daha aynı günahı işlememek için karar almalı ve bu konuda kararlı olmak için azami gayret göstermelidir.

İyi ameller işlemek: Tövbe ettikten sonra, kişinin hayatında daha fazla hayırlı işler yapmaya, ibadetlerini yerine getirmeye ve Allah(cc)'a yakınlaşmaya çalışması gerekir.

Bu, tövbesini pekiştiren bir davranış olur.

Sonuç olarak; tövbe, İslam'da sonsuz bir merhamet kapısı olarak kabul edilir. Allah(cc) kulunun samimi tövbesini kabul eder ve onu affeder. Allah(cc)'ın rahmeti ve affı sonsuzdur. Tövbe etmek isteyen bir kişi için önemli olan, Allah(cc)'a içten bir şekilde yönelmek ve O'ndan af dilemektir.

 

 

Formun Altı

Formun Altı

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder