1908-1918 arası Osmanlıda iktidar olan parti İttihad ve Terakki partisidir. Kelime anlamı birleşme ve yükselme olup isminin tam zıttı bir dönem olarak geçmiştir. Cemiyet, komite ve parti arasında gidip gelmiş ülkenin direksiyonuna geçmesine rağmen kendilerini konumladıkları yer nedeniyle sürekli çelişkiler yaşamışlardır. Abdülhamid muhalefetini açık yolla yapamadıkları için gizli bir teşkilat olan mason locaları ile ilişki içinde olmuşlardır. Bir de tarikatlar cemiyetin içinde gelişeceği zemini hazırlamıştır.
En önemli ortak noktaları Abdülhamid muhalifliği olan cemiyetin içinde farklı kesimlerden insanlar vardır. Vatansever, gözü pek, heyecanlı kimselerdi bu İttihatçılar. Bazı kesimlerde dine düşman olarak görülseler de "Kur'an ve silah" üzerine yemin etme modasını başlatmışlardı. Aslında Abdülhamid'in haşarı çocuklarıdır onlar. Evin hayta delikanlılarıdır. Sanıldığı gibi Alman hayranlıkları anadan doğma değil; Abdülhamid dönemi askeri eğitimi Almanların şekillendirmesiyle alakalıdır.
İttihatçılar bugünün Türkiye'sinde darbeci gelenekle ilişkilendirilir. Bab-ı Ali baskını ile hükümete gelmeleri darbe ile olmuştur. Bugünkü darbe kültürünün sorumluları İttihatçılar olarak görülürler. Bu bir nebze haklıdır. Eksik olan taraf şudur. Dünya savaşı hezimeti nedeniyle toplum tarafından pek çok yanlışın yegâne sorumlusu olarak görülmüşlerdir. Mustafa Kemal'in İttihatçı olmaması gerçeğini de hatırlatmak gerekir. Cemiyetin siyaset ve orduyu istediği gibi kullanması Mustafa Kemal'in cemiyette uzun süreli olarak kalmasını engellemiştir. Sultan Vahdettin'in Mustafa Kemal'e görev vermesinin nedeni yine cemiyet tarafından sevilmemesidir. Sivas kongresinin yemininde İttihatçılık propagandası yapmayacağıma sözünün yer alması halk gözünde cemiyetin izlerini göstermesi bakımından mühimdir. Meselenin uzunluğu göz önünde bulundurulduğunda konuyla ilgili ikinci bir yazıyı gelecek hafta için yazmayı planladığımı belirtip güncele dair görüşümü de yazayım.
GÜNCELE DAİR:
Ayasofya camii baş imamının güncel meselelere dair İslami görüşlerini aktarması halkın bir bölümü tarafından destekleniyor. Desteklemeyen insanlarda var. Tabi işin İslami tahsilini yapmış birisinin alanıyla ilgili konuşması gayet doğal. Faiz konusunda tarihçiler konuşacak değil elbette. Benim dikkat çektiğim nokta şu; Ayasofya imamı günün birinde kendi camiası içinde birilerine dokunacak olursa onu bu kadar rahat savunabilecek miyiz? Selam ve dua ile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder