Doğuştan gelen ve genetik kökenli olan otizm, hayat boyu devam eden bir gelişim bozukluğu… Kesin olmamakla birlikte Otizm Platformu’nun verilerine göre Türkiye’de 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu öngörülüyor.
Toplumda bir hastalık olarak algılansa da otizm, genellikle yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan sözel veya sözel olmayan iletişim sorunlarıyla belirginleşen bir sosyal gelişim bozukluğudur. Kaynağının ise psikolojik değil, biyolojik olduğu yani otizmin merkezi sinir sisteminden kaynaklanan beynin işlev bozukluklarına bağlı gelişimsel bir sorun olduğu düşünülmektedir. Uzm. Klnk. Psk. Dilşah Özcan, otizmli çocuğa sahip ailelerle yapılan araştırmalarda, ailelere otizmin ne olduğu sorulduğunda, ebeveynlerin otizmi “farklılık”, “engellilik”, “hastalık” olarak açıklamaya çalıştıklarını belirtiyor. Otizmin bir engel değil de aşılabilir gelişimsel bozukluk olduğunu ailelerin de yeni yeni fark ettiğini söyleyen Uzm. Klnk. Psk. Özcan, “Otizmin ne olduğu, nasıl geliştiği ve tedavisi olan bir süreç olduğu anlaşılması, tanı ve tedavide erken yaşların önemi hakkındaki farkındalık gelişme gösterse de henüz istenilen düzeye ulaşılamadı” diyor.
Peki, nedir otizmli çocukları diğer çocuklardan farklı kılan şey? Uzm. Özcan, bunu otizm tanısı almış ve bir dönem İngiltere’de bakanlık yapmış, Pakistan asıllı Kamran Nazeer örneği üzerinden şöyle açıklıyor: “Nazeer, otizm farklılığının en genel olarak açıklamasını bilgiyi öğrenmekte değil de, öğrenilen bilgileri uygulamak ve adapte etmekte yaşanan güçlük olarak anlatmaktadır. Yani Nazeer bu söylemiyle, otizmli bireylerin bilgiyi öğrenmede sorun yaşamadıklarını, ancak uygulama alanında kısıtlı olduklarını vurgulamıştır.”
Otizmli çocukların, yaşadıkları zorlukların eksiklik değil farklılık olduğunun görülmesine ihtiyaç duyduklarının altını çizen Dilşah Özcan, bu nedenle verilen eğitimin diğer çocuklardan farklı olarak otizmli çocuklar için hayati bir önem taşıdığına dikkat çekiyor. Yapılan uygulamaların onlar için eğitim değil tedavi yöntemi olduğunu söyleyen Özcan, “Otizmli çocukların, toplumda yaşadıkları farklılıklardan dolayı ötekileştirilmeden ihtiyaçları doğrultusunda eğitim almaları, sosyal hayatın içinde yaşıtlarıyla birlikte olmaları, sosyal anlamda ilişki içinde bulunmaları, farklı gelişen bu çocuklar için hayati önem taşımaktadır. Otizmli çocukların, aslında görünenin ötesinde hassas ve duygusal bir yapıları vardır. Trisha Van Berkel’in de dediği gibi… Otizm temiz kalpli hassas olmak demektir. Karmaşık ve yoğun bir dünyada ayakta kalabilmenin yolunu bulmaktır. Farklı şekillerle ve farklı adımlarla, farklı gelişmektir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder