İller

5 Ekim 2022 Çarşamba

​GEÇ TESPİT EDİLEN AORT HASTALIKLARI HAYATİ RİSK OLUŞTURUYOR


Kalpten çıkan en büyük atar damar olan aort, yan dalları vasıtasıyla temiz kanı tüm vücudumuza dağıtır. Vücudumuzun en büyük ve en kalın damarı olan aortun en sık görülen hastalığı anevrizmalar yani baloncuklaşmalardır.

Anevrizmaların çoğunun dejeneratif (yıpranmaya bağlı olarak) olarak adlandırılan anevrizmalar olduğunu belirten Başkent Üniversitesi Adana Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem İlkay Diken;   "Uzun yıllar boyunca hastanın kronik hastalıkları ve kötü alışkanlıkları neticesinde aort dokusu normal çapının %50'si kadar genişleyerek baloncuk haline gelir. Artan çap neticesinde aort duvarında incelme hali oluşmaya başlar. Yüksek kan basıncını taşıyan aortun incelmiş duvarı, patlama ve yırtılma gibi büyük hayati riskleri ortaya çıkarabilir'' ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Adem İlkay Diken;  "Hastaların çoğunda anevrizmaya dair ilk bulgu anevrizmanın patlaması yani rüptüre olmasıdır. Bu durumda hastaneye başvuran hastalarda müdahale için geç kalınabilmektedir. Aort anevrizmasında bu evreye gelmeden önce belirli risk faktörlerinin tanımlanması ve var ise incelemelerin önceden tespit edilmesi hayati önem taşımaktadır" vurgusunu yapıyor.

AORT ANEVRİZMASI OLUŞUMUNDA İLERİ YAŞ VE SİGARA KULLANIMI RİSKİ ARTTIRIYOR

"Anevrizmada dejenerasyon (yıpranma) yıllar geçtikçe ortaya çıkmaktadır. Elli yaş üzerinde ise bu yıpranma hızı giderek artmaktadır. Erkekler, kadınlara göre daha çok risk altındadır. Sigara kullanımı ise çok önemli bir risk faktörüdür. Sigara sadece akciğer üzerinde değil, maalesef kalp sistemi ve damar sistemi üzerinde de çok ciddi rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Aort dokusunda mukavemeti sağlayan kollajen ve elastin liflerinin, orta yaşlardan itibaren vücut tarafından sentezlenmesi azalmaktadır. Bunun üzerine sigaranın verdiği harabiyet de eklenince, baloncuklaşma süreci birden hızlanabilmektedir".  
"Obeziteye yol açan durumlar genelde aort hastalıkları için de risk faktörüdür. Bu sebeple obez hastalara kardiyak değerlendirme önerilmektedir. 40 yaşlarındaki bir hastada tespit edilen normal veya hafif büyümeye başlamış olan damarın bu risk faktörleriyle birkaç yıl içerisinde ameliyat sınırına veya patlama riskinin yüksek olduğu durumlara geldiği görülmektedir.''

ANEVRİZMALARDA ERKEN TANI HAYAT KURTARIYOR

Anevrizmada erken tanı ve tedavinin önemini belirten Başkent Üniversitesi Adana Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem İlkay Diken;
 
"Vücuttaki kollajen ve elastin gibi damar mukavemetinin belirleyicileri olan bağ dokularının üretiminde, sıkıntı yaşanabilen kalıtsal hastalıklar bulunmaktadır. Bunların en sık görüleni Marfan Sendromudur. Marfan Sendromlu bireyler özellikle genç yaş grubunda aort anevrizmasını en sık gördüğümüz gruptur. Genetik yatkınlığa müdahale edilememekle birlikte; ailede 40 yaş altındaki bireylerde, aort damarlarına bağlı veya başka atar damarda bir baloncuklaşma, patlama, yırtılma gibi durumlar varsa bu hastalar birinci derece risk grubunda olduklarını bilmeleri çok önemlidir. Bu hastaların ve aile bireylerinin, özellikle de erkeklerin taramadan geçmesi gerekmektedir."
"Yüksek tansiyon, obezite ve sigara anevrizmada önemli risk faktörleri olduğu için hastalar; ivedilikle sigarayı bırakmalı, vücut kitle endeksini normal değerlere indirmeli ve tansiyonu normal sınırlarda tutmak için önlemler almalıdır.  Bu sayede ilerleyen yaşlarda aort anevrizmasına yakalanma ihtimallerini azaltmak mümkün olabilir. Rüptür veya yırtılma riskini elimine etmek için de hastalar ömür boyu belirli periyodlarda takip edilmelidir.'

AORT CERRAHİSİNDE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM ÖNEM TAŞIYOR

Aort damarının büyümesi halinde bazı hastalarda patlama riski oluşabiliyor ve aort cerrahisi kaçınılmaz duruma gelebiliyor. Bu müdahalede genişlemiş olan aort segmenti cerrahi müdahale ile çıkartılıyor ve yerine sentetik bir damar ekleniyor. Bu şekilde rüptür ve yırtılma riski azaltılmış oluyor. Kapalı aort anevrizması yönteminin de oldukça popüler olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Adem İlkay Diken;
"Kapalı aort anevrizma cerrahisi (stentleme) sıklıkla uyguladığımız bir yöntem olmakla birlikte herkese uygulanabilen bir yöntem değildir. Hastanın anatomik özelliklerinin stentlerle tedavi edilecek yapıda olması gereklidir. İleri derecede kıvrımlı damarlar, eşlik eden ek durumlar nedeniyle stentleme bazı durumlarda mümkün olamamaktadır. Ayrıca anevrizmalar yıllar içerisinde ilerleyeci bir hastalık olduğu için, kapalı aort ameliyatlarının özellikle ileri yaş grubunda faydası daha ağır basmaktadır. Genç hastalarda ise deneyimli merkezlerde kapalı veya açık ameliyat seçiminin yapılması en kritik noktalardan biridir. Böylece gelecekte ortaya çıkabilecek telafisi güç olan komplikasyonlardan en başında sakınmak mümkün olmaktadır".

Aort cerrahisinde kapalı ve açık yöntemlerin ayrı ve beraber kullanılabileceği durumlar da olabiliyor. Başkent Üniversitesi Adana Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde iki yöntemi birlikte uygulayabiliyoruz. Hibrit tedavi adı verilen bu yöntemle hastalarımıza bütüncül bir tedavi yapabiliyoruz. Bu önemli bir avantaj çünkü aort hastalıklarında bağ dokusu bozulduğu için tüm aort bundan etkileniyor. Yani aortun sadece üst ve alt tarafına cerrahi müdahale yetmiyor. Cerrahi olarak erişilemeyen yüksek riskli yerleri de kapalı yöntemlerle tedavi etmek gerekebiliyor. Hastalar, ameliyat sonrası dönemde de periyodik olarak kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi tarafından birlikte takip edilmelidir. Her ne kadar tedavi sonrasında tekrar müdahale ihtiyacı çok sık bir durum olmasa da, bir takım yeni sorunlar zaman içerisinde tekrar gündeme gelebilir. Bunun için tekrar vurgulamak isterim ki aort cerrahisinin, donanımlı bir merkezde yapılması ve ciddiyetle takip edilmesi mutlak başarı için hayati önem taşımaktadır.''

Basın Bülteni

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder