Makam sahipleri ve makam sahibi olmak isteyenlerin kulağına küpe olur düşüncesiyle bu konuyu seçtim.
Çok değer verdiğim bir hocamız, "şeytan insanın içine para, şehvet ve makamla girer" diyerek bunların tehlikelerine karşı dikkat edilmesi gerektiği üzerinde durmuştu.
Ülkemiz insanının içine düştüğü sosyal bunalımları görünce bu değerlendirmenin ne kadar isabetli olduğunu hep düşünmüşümdür.
Bunların içinde en tehlikeli hangisi onu bilemem; ancak, makam hükmetme duygusunu içinde barındırdığı için daha tehlikelidir.
Bundan dolayı idareciliğin gizemine kapılıp nefsin ve şeytanın tuzağına düşmemek için çok dikkat edilmelidir.
Makam en büyük fitnedir!
Fitne insan ve toplumu felakete götürür. Makam sahipleri ve makam sahibi olmak isteyenlerin durumuna bakınca bu sözün boş bir söz olmadığını somut olarak görebiliriz.
Efendimiz(sav); "Bir kimsenin mal ve şeref sahibi olma hırsının o kişinin dini hayatında meydana getirdiği fesat ve helak, koyun sürüsüne dalan aç kurtların sürüde meydana getirdiği feci manzaradan daha kötüdür. Çünkü bu yüce, büyük olma arzusu yeryüzünde fesadı gerektirir" buyurmaktadır.
İnsanların kahir ekseriyeti bulunduğu konuma ve yaşadığı çevreye göre baş olma hevesi taşımaktadır. Bu durum birçok çatışmalara sebep olmaktadır.
Devlet kademelerinde makam sahibi olmak isteyenlerin durumuna bakalım.
Herkes adalet ve liyakatten bahseder; ancak, kendi menfaatine uygun düşen her durumda Allah(cc)'ın emri olan adalet ve liyakati görmek istemez; çünkü, makam hırsı adamın aklını allak bullak eder.
Hemen hemen herkesin kendi işine gelen bir gerekçe ve kılıf bulduğunu gördüm.
Kim tarafından hangi gerekçeyle olursa olsun yanlış yanlıştır, yanlışın doğrusu olmaz! Eğer, bu yanlışı bile bile yapan bir kişi Müslüman ise bunun mazereti hiç olamaz!
Makam istenmez verilir. Makam hırsı içinde olan insan normal şartlar altında yapmayacağı birçok olumsuz davranışı yapabilir.
Mesela;
Yalakalık yaptığı yetmediği gibi rakiplerine kolaylıkla iftira da atabilir.
Güç sahibinin her türlü olumsuzluğuna bile kendince olumlu bir kılıf bularak sonuna kadar doğru diye savunabilir.
İstek ve arzuları yerine getirilmediği zaman tersi davranışlarla övdüğüne sövebilir.
Makam sahibi olunca makama gelmesini sağlayanların her türlü haklı veya haksız isteklerini yerine getirmeye çalışır.
Makama getirildiğinde ne kadar sevinirse makamı kaybettiğinde o kadar hatta daha fazla üzülür.
Zünnun-i Mısrı Hazretleri halis insanın vasıflarından biri olarak "makama çıktığında sevinen insanın aynı şekilde makamdan alındığında da sevinmesi" olarak açıklamaktadır.
Hazretin çok anlamlı ve yerinde sözleri vardır.
"Kalbini en iyi koruyan kimdir" diye sorduklarında "diline en çok hakim olan" diye cevap verdiği gibi.
-Makama çıktığı kadar makamdan alındığına sevinen kişi gösterebilir misiniz?
Olsa da bulmak çok zordur.
"İyi insanlar makam sahibi olmasın" demiyorum. Kesinlikle olmalıdır; ancak, her insan adalet ve liyakat sınırları içerisinde makam sahibi olmalıdır.
Ayrıca, amirlerin tasarrufuyla atanabilecek makamlara çok yalakalık yapanlar değil, gerçekten makamı hak edenler atanmalıdır.
Öyle olanlar için Allah(cc)'ın yardımının olacağını Peygamber Efendimiz(s.a.v.) aşağıdaki Hadis-i Şerifinde;
"Ey Abdurrahman, amirlik isteme! Eğer sen istemeden bir makama getirilirsen, Allahü Teâlâ yardımcın olur. Eğer, kendi arzunla amir olursan, Allahü Teâlânın yardımından mahrum kalabilirsin."(Hakim) buyurmaktadır.
Ayrıca, idareci ve amirlik çok mesuliyet gerektirdiği için amirliğin fitnesine karşı çok çok dikkat edilmelidir.
Dikkat etmeyen amir insanlara zulmeder ki, bu da o kişinin hüsranı demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder