M. Emin Karabacak
Ahmet: Otur hanım otur. Allah aşkına bir otur.
Ayşe: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.
Ahmet: Allah aşkına bir otur hanım. Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarımın altına kara sular indi. Lütfen oturur musun?
Ayşe: Otururum fakat kısa keseceksen.
Ahmet: Tamam tamam. Hele sen bir otur.
Ayşe: Tamam, o zaman.
Ahmet: Sabahtan beri dolaşıyoruz fakat bir türlü istediğin mobilyayı bulamadın. Sen nasıl bir mobilya arıyorsun söyler misin?
Ayşe: Bak Ahmet! Birinci mağazada beğendiğim mobilya Ayşe Hanımların mobilyasına benziyor. İkinci mağazada beğendiğim mobilyanın benzeri de Fatma Hanımlarda var. Biliyorsun üçüncü mağazada beğendiğimiz mobilya güzeldi fakat evin rengine uymuyordu. Öbürünün malı güzel fakat desenleri güzel değildi. Ötekinin markasının ne olduğu belli değil. Öncekinin bilmem neyi eksikti v.s.
Ahmet: Tamam tamam. Anlaşıldı hanım. Allah, bugün bana daha fazla sabır versin. Şimdi ben sana bir soru sormak istiyorum.
Ayşe: Buyur seni dinliyorum.
Ahmet: İstediğin mobilyayı bulamadın ve bulman da imkânsız gibi görünüyor. İnşallah bulursun. Öyle bir mobilya istiyorsun ki; hem kaliteli, hem markalı, hem estetik, hem de ucuz olsun. Bunun yanında hem evinin boyasına uygun olsun ve kimsede olmasın… v.s. Buraya kadar tamam mı?
Ayşe: Tamam.
Ahmet: Sen bunca yıldır Allah'ın verdiği nimetler içinde yaşıyorsun da bu nimetler içinde şükredebiliyor musun?
Bu zamana kadar evine halı, mobilya, beyaz eşya alırken gösterdiğin hassasiyeti, din öğrenmede ya da dini vecibeleri yapmada gösterebiliyor musun?
Dinini ve diyanetini gerçek anlamda öğrenmek için mobilya aradığın gibi çaba gösterebiliyor musun?
Evinin rengine uygun mobilya aradığın kadar iyi bir kul olmaya çalışabiliyor musun?
En kaliteli mobilyayı almak için gösterdiğin çabayı kaliteli Müslüman olmak için de gösterebiliyor musun?
Kendi mobilyanın kimseninkine benzememesi için gösterdiğin hassasiyeti Müslümanlığı yaşamada gösterebiliyor musun?
Sen mobilyada aradığın estetik kadar; İslam'ın emirlerini yaşamada da aynı titizliği gösterebiliyor musun?
Otur hanım otur. Soruları çoğaltabiliriz. Dünya malına gösterdiğimiz hassasiyeti keşke kullukta da gösterebiliyor olsak. Senin gibi olan Ayşelere, Fatmalara, Alilere, Mehmetlere ve bizim gibilere üzülüyorum. Üç günlük dünya için gösterdiğimiz çabanın onda birini öbür dünya için gösteremiyoruz.
Kalk hadi, biz mobilyana bakmaya devam edelim. Mobilya ararken belki Rabbimizin verdiği nimetlerin farkına varırız da en azından Rabbimize götüren şükür yolunu buluruz.
Ne kadar yıl yaşadığı bilinmeyen; fakat 950 yıl peygamberlik yapan ("Biz Nuh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan 50 sene az kaldı." Ankebut,14) Nuh (a.s)'a rivayete göre bir kadın ağlayarak gelir ve oğlunun genç yaşta öldüğünü söyler.
Nuh (a.s) oğlunun kaç yaşında olduğunu sorunca kadın; 300 yaşında olduğunu söyler.
Nuh (a.s) da kadına: "Ahir zamanda insanlar 60-65 yıl yaşayacaklar, senin oğlun bak; 300 yıl yaşamış." der.
Kadın da: "Peki, o zaman o insanlar ev bark sahibi olabilecekler mi?" der.
Nuh (a.s) da: "Evet. Hem de ne evler barklar…" der.
Daha fazla bilgi için; M. Emin Karabacak, BİLİNÇALTI ŞAKADAN ANLMAZ, Ensar Neşriyat, 3.Baskı, İstanbul.
Ne kadar yıl yaşadığı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder