M. Emin Karabacak
Köyümüzün Çileli Gelin Annelerin Doğumları
*
Bir sohbet sırasında eskiden doğum yapanlar, 40 gün evden dışarı pek çıkmadığı gibi bağ bahçeye götürülmezdi. Lohusalık hali bitince evde çıkar, insanların içine karışırdı dedim…
*
Dedim demesine de bir bacımız hocam orada bir dur, dururken de bir değil 5 kere dur dedi. Neden dedim. Yazılarında önceki yazdıkların hepsi doğru. Kalemine ve yüreğine sağlık. Fakat burada bir yanlışlık var. Ne gibi dedim? 40 günle ilgili dedi. O zaman seni dinliyorum dedim.
*
Düğünler güzün olduğu için doğumlarda yazın olurdu. Yani iş gücün çok olduğu bir zaman. Ha şunu da yaz. Gelin geldi ve gelecek diye ekilmeyen ve selam verilmeyen kıraç tarlalar dahi ekilirdi. Başka bir ifade ile eşek ve katırla sürülemeyen tarlaları kazmalarla kazılıp ekilirdi. Nasılsa gelin var ya.
*
Yeni evlisin, evliğin ve hamileliğin ne olduğunu anlamadan hamile kaldığını anlıyorsun. İlk defa hamilelik yaşıyorsun yükünde gittikçe ağırlaşıyor. Hamilesin ve karnında can taşıyorsun. Senin hamileliğin kimsenin çokta umurunda değil. Onlar için önemli olan iş güç.
*
Ne halden anlayan olurdu ne de hamilelikten. Doktor yüzü görmezdik. Onun için birçok gelin işin ağırlığında düşük yapardı. Hamile hamile bana patates çuvallarını taşıttıklarını biliyorum. İnsan canı bu kadar mı değersizdi diyeceğim fakat bu da görgü meselesi idi. Karnım ağrıyor midem bulanıyor biraz dinleneyim desen, ki deme hakkın yok, oldu ki dedin duyacağın bir ton laf.
*
Doktor kontrolü yok doğumu hastane de yapamıyorsun. Bozkır'da hastane zaten yoktu. Köyde doğum yaptıramazlarsa en iyi gideceğin yer Bozkır'daki ebeye götürürlerdi. Köyde tecrübeli olduğunu düşünülen kadınlar doğumunu yaptırırlardı. Hani derler ya; "kadınlar bir doğum yaparken, erkekler dışarda dokuz doğum yaparlar" diye. Bunu kim dediyse halt etmiş. Dokuz doğuran doktorsuz doğum yapanlardı. Doğum yapıyorsun lohusasın, ağrı sızın için ağrı kesici bile vermiyorlar. Yok ki. Ağrın şiddetli ise en iyi ilaç olarak gördükleri biseyi ya da ardıç giliğini karnına sararlardı. Az kendini toparlamaya başladın mı kendini bağ bahçe de buluyorsun.
*
Hocam ne 40 gün yatmasında bahsediyorsunuz. Ayşe ablaya sorarsan sana şunu anlatacak: Akşama kadar Sazak'ta soğan söktüm. Sabaha kadar çocuk doğurdum. Doğumun üçüncü günüde yaprak bastırmaya götürdüler.
*
Fatma ablaya sorarsan o da sana şunu anlatacak: Doğum yaptıktan 5 gün sonra beni yaylaya gönderdiler. Yaylada da kaynanamın 2-3 tane de çocukları. Ben zaten bir çocuğum. Bir taraftan davar ve inekler var sağılacak, bir taraftan bebeğim ve kaynanamın küçük çocukları var. Bunların yanında teknoloji yok. Çamaşır, bulaşık, yayık hepsi ele yapılıyor ve bana bakıyor. Sen de 40 gün yatmadan bahsediyorsun.
*
Doğum mu yaptın ne 40'ını bekletecekler. Haftasına varmadan işe götürülerdi. Bir de kız doğurdunsa sanki bana oğlan mı doğurdun diye lohusalığına bile bakılmazdı. Beni Soğla'ya götürmüşlerdi hasta hasta. Bırakın eşeğe katıra bindirmeyi, arkamda çocukla yürütmüşlerdi. Dönüşte kızken 45 dakikada çıktığım yolu üç saate çıkmıştım. Her yarım saate bir dinleniyordum çocuk arkamda.
*
Başında koca yok. Koca çalışmaya gitmiş. Kaynana kaynata, hizmetçi muamelesi yapmakta. Yanlış zamanda doğmuş yanlış zamanda doğum yapmışız be hocam. Biz gelinken kaynanamıza hizmet ettik, kaynana olduk bu seferde geline hizmet eder olduk.
*
Hani hocam, Cibril hadisi olarak bildiğimiz hadis de Ömer bin Hattab (r.a) şöyle dedi: "Cebrail (a.s), Nebi (s.a.v)'ye kıyametin ne zaman kopacağını sorduğunda Nebi (s.a.v) ona şöyle cevap vermişti: 'Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir!'
Cebrail (a.s): 'Bana kıyametin alametlerini söyle' dedi.
Nebi (s.a.v.): 'Cariyenin efendisini doğurması, çıplak, fakir koyun çobanlarının yüksek bina yapmada birbirleriyle yarışmalarını görmendir!' buyurdu." (Buhârî, İman, 37/50; Müslim, İman, 5/9). İşte hocam biz çocuklarımıza hizmetçilik yaptığımız gibi gelinlerimize de hizmetçilik yapıyoruz.
*
Şaka olsun diye abla sizin zamanız da balayı yok muydu dedim. Vardı ablam, hem de alası vardı dedi. Güzün evlendik ya. Gidilebilecek en iyi balayı yerleri; aşağı düzde katırlarla çift sürmeye, kapandan yaprak bastırması çektirmeye, Soğla'dan şalga sökmeye, Şam dağında kozalak toplatmaya gönderirlerdi.
*
Devam edecek…
Köyümüzün Çileli Gelin Annelerin Doğumları
*
Bir sohbet sırasında eskiden doğum yapanlar, 40 gün evden dışarı pek çıkmadığı gibi bağ bahçeye götürülmezdi. Lohusalık hali bitince evde çıkar, insanların içine karışırdı dedim…
*
Dedim demesine de bir bacımız hocam orada bir dur, dururken de bir değil 5 kere dur dedi. Neden dedim. Yazılarında önceki yazdıkların hepsi doğru. Kalemine ve yüreğine sağlık. Fakat burada bir yanlışlık var. Ne gibi dedim? 40 günle ilgili dedi. O zaman seni dinliyorum dedim.
*
Düğünler güzün olduğu için doğumlarda yazın olurdu. Yani iş gücün çok olduğu bir zaman. Ha şunu da yaz. Gelin geldi ve gelecek diye ekilmeyen ve selam verilmeyen kıraç tarlalar dahi ekilirdi. Başka bir ifade ile eşek ve katırla sürülemeyen tarlaları kazmalarla kazılıp ekilirdi. Nasılsa gelin var ya.
*
Yeni evlisin, evliğin ve hamileliğin ne olduğunu anlamadan hamile kaldığını anlıyorsun. İlk defa hamilelik yaşıyorsun yükünde gittikçe ağırlaşıyor. Hamilesin ve karnında can taşıyorsun. Senin hamileliğin kimsenin çokta umurunda değil. Onlar için önemli olan iş güç.
*
Ne halden anlayan olurdu ne de hamilelikten. Doktor yüzü görmezdik. Onun için birçok gelin işin ağırlığında düşük yapardı. Hamile hamile bana patates çuvallarını taşıttıklarını biliyorum. İnsan canı bu kadar mı değersizdi diyeceğim fakat bu da görgü meselesi idi. Karnım ağrıyor midem bulanıyor biraz dinleneyim desen, ki deme hakkın yok, oldu ki dedin duyacağın bir ton laf.
*
Doktor kontrolü yok doğumu hastane de yapamıyorsun. Bozkır'da hastane zaten yoktu. Köyde doğum yaptıramazlarsa en iyi gideceğin yer Bozkır'daki ebeye götürürlerdi. Köyde tecrübeli olduğunu düşünülen kadınlar doğumunu yaptırırlardı. Hani derler ya; "kadınlar bir doğum yaparken, erkekler dışarda dokuz doğum yaparlar" diye. Bunu kim dediyse halt etmiş. Dokuz doğuran doktorsuz doğum yapanlardı. Doğum yapıyorsun lohusasın, ağrı sızın için ağrı kesici bile vermiyorlar. Yok ki. Ağrın şiddetli ise en iyi ilaç olarak gördükleri biseyi ya da ardıç giliğini karnına sararlardı. Az kendini toparlamaya başladın mı kendini bağ bahçe de buluyorsun.
*
Hocam ne 40 gün yatmasında bahsediyorsunuz. Ayşe ablaya sorarsan sana şunu anlatacak: Akşama kadar Sazak'ta soğan söktüm. Sabaha kadar çocuk doğurdum. Doğumun üçüncü günüde yaprak bastırmaya götürdüler.
*
Fatma ablaya sorarsan o da sana şunu anlatacak: Doğum yaptıktan 5 gün sonra beni yaylaya gönderdiler. Yaylada da kaynanamın 2-3 tane de çocukları. Ben zaten bir çocuğum. Bir taraftan davar ve inekler var sağılacak, bir taraftan bebeğim ve kaynanamın küçük çocukları var. Bunların yanında teknoloji yok. Çamaşır, bulaşık, yayık hepsi ele yapılıyor ve bana bakıyor. Sen de 40 gün yatmadan bahsediyorsun.
*
Doğum mu yaptın ne 40'ını bekletecekler. Haftasına varmadan işe götürülerdi. Bir de kız doğurdunsa sanki bana oğlan mı doğurdun diye lohusalığına bile bakılmazdı. Beni Soğla'ya götürmüşlerdi hasta hasta. Bırakın eşeğe katıra bindirmeyi, arkamda çocukla yürütmüşlerdi. Dönüşte kızken 45 dakikada çıktığım yolu üç saate çıkmıştım. Her yarım saate bir dinleniyordum çocuk arkamda.
*
Başında koca yok. Koca çalışmaya gitmiş. Kaynana kaynata, hizmetçi muamelesi yapmakta. Yanlış zamanda doğmuş yanlış zamanda doğum yapmışız be hocam. Biz gelinken kaynanamıza hizmet ettik, kaynana olduk bu seferde geline hizmet eder olduk.
*
Hani hocam, Cibril hadisi olarak bildiğimiz hadis de Ömer bin Hattab (r.a) şöyle dedi: "Cebrail (a.s), Nebi (s.a.v)'ye kıyametin ne zaman kopacağını sorduğunda Nebi (s.a.v) ona şöyle cevap vermişti: 'Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir!'
Cebrail (a.s): 'Bana kıyametin alametlerini söyle' dedi.
Nebi (s.a.v.): 'Cariyenin efendisini doğurması, çıplak, fakir koyun çobanlarının yüksek bina yapmada birbirleriyle yarışmalarını görmendir!' buyurdu." (Buhârî, İman, 37/50; Müslim, İman, 5/9). İşte hocam biz çocuklarımıza hizmetçilik yaptığımız gibi gelinlerimize de hizmetçilik yapıyoruz.
*
Şaka olsun diye abla sizin zamanız da balayı yok muydu dedim. Vardı ablam, hem de alası vardı dedi. Güzün evlendik ya. Gidilebilecek en iyi balayı yerleri; aşağı düzde katırlarla çift sürmeye, kapandan yaprak bastırması çektirmeye, Soğla'dan şalga sökmeye, Şam dağında kozalak toplatmaya gönderirlerdi.
*
Devam edecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder