Konfederasyonumuzun 7. Olağan Genel Kurulu 7-8 Mayıs tarihlerinde başkent Ankara’da coşku içinde gerçekleştirildi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci yeniden güven tazeleyerek Genel Başkanlığa seçildi.
Türkiye Kamu-Sen’in 7. Olağan Genel Kurulu büyük coşku ve heyecan ile tamamlandı. MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Dr. Adnan Ertem, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Bakan Yardımcısı İsmail Ergüneş, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, MHP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Bahadır Bumin Özarslan , TOBB Genel Sekreter Yardımcısı Cengiz Delibaş, TÜRKAV Başkanı Ebubekir Korkmaz, Memur-Sen Genel Sekreteri ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, Kıbrıs Türk Memur-Sen Genel Başkanı Akın Manga, Azerbaycan Sendikaları Konfederasyonu Başkan Yardımcısı Cavanşir Alxasov, Milliyetçi Hareket Partisi Ankara İl Başkan Yardımcısı Sayın Doğan Köz, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Oğuzhan Karamık, Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Abdullah Yüksel, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının yönetici ve temsilcileri ile bir çok ismin katıldığı genel kurulumuzda coşku bir an bile eksik olmadı.
Güzel ülkemizin dört bir yanından genel kurulumuza katılan yiğit delegelerimiz kamu görevlilerinin hak mücadelesinde Türkiye Kamu-Sen’in varlığını bir kez daha dosta düşmana gösterdi.
YÜCEL KAZANCIOĞLU: BU TEŞKİLAT GERÇEK SENDİKACILIĞI HERKESE GÖSTERMİŞTİR
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan Genel Kurulumuzun açılışında konuşan Teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcımız ve Türk Haber-Sen Genel Başkanımız Yücel Kazancıoğlu, “Zor şartlarda sendikacılık yapmanın, alanlara inmenin ve mücadele vermenin adresi Türkiye Kamu-Sen’dir. Sizler sendikacılığı herkese örnek olacak şekilde yapıyorsunuz. Türkiye’de memur sendikacılığının yegane adresi Türkiye Kamu-Sen’dir. Bu başarıya imza atanlar işte bu yiğit teşkilat mensuplarımızdır. Hem toplu sözleşme masasında, hem alanda, hem milli meselelerde Türkiye Kamu-Sen’in tarafı her daim bellidir. Bugün toy havasında gerçekleştirdiğimiz genel kurulumuzun milletimize, kamu görevlilerimize ve camiamıza hayırlı olmasını diliyorum. Cenab-ı Allah bu kutlu yolda bizleri mahcup etmesin” dedi.
ÖNDER KAHVECİ: SENDİKACILIKTA TARİH YAZIYORUZ
7. Olağan Genel Kurulumuzun açılışında konuşan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanımız Önder Kahveci, Türkiye Kamu-Sen 30 yıllık serüveninde sendikacılıkta tarih yazmıştır” dedi. Kahveci, “Kamu çalışanlarının ve ailelerinin daha güzel bir geleceğe dair ümitlerini besleyen; şahsiyet ve onurlarıyla yaşayabilecekleri, bağımsız, hür bir Türkiye özlemini perçinleyen; yol gösterici ve hiç sönmeyecek bir ışık, vatan ve millet sevgisinin sembolü bu Konfederasyonun neferi olduğum için, Yaradan’a hamd olsun! Kuş uçmaz kervan geçmez diyarlarda, salgında, yangında, depremde, afette, memleketin dört bir yanında, emekleri, alın teri, kanı ve canı pahasına hizmet üretip, Türkiye Kamu-Sen bayrağını, ay yıldızlı al bayrağın yanında dalgalandıran kahraman kardeşlerime selam olsun!
Şükürler olsun, bizi sizlerle beraber haşredene! Selam olsun şerefli bir ömrü, makama değişmeyen, kahraman gönül erlerine…30 yıl önce çıktığımız yolda; 7. Olağan Genel Kurulumuzu da şanımıza yakışır bir şekilde, şerefle, alnımızın akıyla gerçekleştirmenin gurunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Genel kurulumuzun, Konfederasyonumuza, sendikalarımıza, memurlarımıza, devletimize ve milletimize hayırlı işlere vesile olacak sonuçlar getirmesini yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Bildiğiniz gibi yarın anneler günü. Bu vesile ile başta şehit anneleri olmak üzere tüm annelerimize minnet duygularımızı bir kez daha ifade ediyor, hayatta olmayanlara Allah’tan rahmet diliyor, yüreklerimizi sızlatan ana kokusunun hasretiyle tüm annelerimizin ellerinden öpüyorum.
1989’da kurulan TÜRKAV’la başlayan süreçte, 30 yıl önce, ülkesini ve milletini bütün değerlerin önüne koyup, kamu çalışanlarının hak mücadelesini ahlaklı ve erdemli bir sendikal zemine taşımak üzere yola çıkan bir avuç dava adamıydık. Bugün hamdolsun ki, 500 bini aşan üyemizle dev bir aile haline geldik. 24 Haziran 1992’de çıktığımız bu seferde, ilkelerimizle fark yarattık. Millet sevgisinin, vatan sevdasının ve hizmet aşkının adresi olduk. Devletimizin vazgeçilmez değerlerinin yılmaz savunucusuyuz. Ben de böyle bir Konfederasyonun mensubu olarak huzurunuzda bulunmanın, gururunu yaşıyorum.
Kuruluşundan bugüne kadar çalışma ve etkinlikleriyle Türkiye’de ve dünyada saygın bir yer edinen Konfederasyonumuzun başta Kurucu Genel Başkanımız Ali Işıklar olmak üzere kurucularını, sendikalarımızın genel başkanlarını, yöneticilerini ve mücadelemize ses, sesimize nefes veren bütün kamu görevlilerini saygıyla anıyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu, nice yıllar diliyorum. Onlar bu fani dünyada bıraktıkları bu yüce eser, verdikleri kutlu mücadele ve onurlu duruşlarıyla daima en mümtaz hatıralarımızda yaşayacaklar. Allah hepsinden razı olsun.
Kuruluş çalışmalarımızdan bu yana hak ararken, güç dengesi kaygısıyla ince hesaplara girmedik. Devletimizi, kurumlarımızı, milletimizi ilgilendiren her konu ve olaya tarafız. 30 yıldır bizim tarafımız, tavrımız, duruşumuz, ilkelerimiz hiç değişmedi. Yüzümüzü Türk memuruna döndük; gönlümüzü ülkümüze verdik; ay yıldızlı al bayrağa sığındık; Türkiye Cumhuriyetine ve milli değerlerimize bağlı kaldık. Türk milletine husumet besleyenlerin en büyük düşmanıyız. Vatanımızda gözü olanlara, dünyayı dar ederiz. Çizgimiz nettir: Burası Türkiye Cumhuriyeti; başkenti Ankara, bayrağı ay yıldızlı al bayrak, kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sahibi de Türk milletidir. Bunun üstüne söz söyletmeyiz.
Üyelerimizi ve memurları toplu sözleşme masasında yalnız bırakmayız. Makam ve mevkiyi zulüm ve baskı aracına dönüştürenlere, Memuru tehditle üye yapanlara rağmen onurlu mücadelemizi başarıyla sürdürüyoruz. Çünkü bizim yolumuz milletimizin yolu, Bizim yolumuz Türklük yolu, Bizim yolumuz Hak yoludur.
Dünya büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor. Güç dengeleri değişiyor, dünyanın siyasal merkezi yer değiştiriyor, kartlar yeniden dağıtılıyor. Her devirde olduğu gibi bugün de emperyalist güçler, bir damla petrol için çocukların, bebeklerin, masumların oluk oluk kanını akıtıyor, masa başında devlet kurup, devlet yıkıyor. Yeni bir dünya kurulurken kader, yine Türk milletinin omuzlarına tarihi sorumluluklar yükledi. Silahlarıyla, planlarıyla, içimizdeki hainleri, dışımızdaki düşmanları alıp, yine geldiler; kapımıza dayandılar.
Doğusuyla, Batısıyla, bütün dünyanın Türk milleti karşısında nasıl şer cephesinde birleştiğini görüyoruz. Ama Mehmetçik sahaya indiğinde herkes susar, bütün planlar değişir. Bizim vatanımızın sınırları masa başında kalemle değil, cephede kanla çizilir. Varsa yüreği yeten gelsin, bu vatanı bölmeyi denesin. Fırat Kalkanı Harekatı’nda nasıl sırtlanlar gibi kaçtıklarını gördük. Zeytin Dalı’nda nasıl fareler gibi deliklere sindiklerini gördük. Barış Pınarı’nda nasıl dize geldiklerini gördük. Türk milleti, askeri ve devletiyle omuz omuza verdiğinde, oyunun kurallarının nasıl değiştiğini gördük. İHA’larımızla, SİHA’larımızla, milli savaş teknolojilerimizle çok şükür ki, Kardeş Azerbaycan’ımızla omuz omuza Karabağ’ı geri aldık. Ordumuz, hem sınırlarımız içinde yaşayan milyonların bekası hem de sınırlarımız dışındaki milyonların çığlıkları ve gözyaşlarını dindirmek için mücadele veriyor. Türkiye Kamu-Sen ailesi olarak her daim bütün varlığımızla, ruhumuzla ve dualarımızla Devletimizin ve Mehmetçiğin yanındayız. Yüce Rabbimizden dileğimiz, bölgemizi kan gölüne çeviren, insanları evlerinden yurtlarından eden, vatanımızda gözü olan zalimler karşısında, Türk milletini daima muzaffer kılması yönündedir. Mavi Vatan, Gök Vatan, Anavatan güven içinde. Allah güvenlik güçlerimizden razı olsun. Şehitlerimizin ruhu şad, mekânları cennet olsun.
Elbette bağımsızlık ve özgürlük son derece değerli ve anlamlı. Yüzyıllardır vatanımız uğruna nice canlarımızı feda ettik. Ama bir de bu mücadelenin ekonomik boyutu var. Yalnızca askeri ve siyasi değil ekonomik özgürlüğümüz için de büyük bir mücadele verdiğimiz bilinmelidir. Döviz kurları üzerinden ülkemize yapılan saldırılar, manipülatif fiyat hareketleri ve bütün dünyada yaşanan enerji krizi, ülkemiz ekonomisini de derinden etkilemekte, bir süredir unuttuğumuz enflasyon sorununu yeniden gündemimize taşımıştır. Başta ücretli çalışanlar olmak üzere tüm vatandaşlarımızın harcamaları artmakta, alım gücü düşmektedir. Bunu önlemek için kamu çalışanlarının alım gücünü artıracak tedbirler hayata geçirilmelidir. Buna ek olarak 2 yıldır başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm kamu görevlileri, canlarını ortaya koyarak pandemi ile mücadele ediyorlar. Bu mücadelede yüzlerce arkadaşımız şehit oldu.
Yüzbinlerce sağlık çalışanı ve memurumuz virüse yakalandı. Herkes evlerinde karantinadayken sağlıklarından, ailelerinden, sosyal hayatlarından, kısacası yaşamlarından fedakârlıkta bulundular. Türk devletinin emrinde, Türk milletine hizmet için geceyi gündüze kattılar. Salgına karşı bir mücadele vardı.Hiç yüksünmeden, bir an bile tereddüt etmeden en ön cephede savaştılar. Türkiye Kamu-Sen olarak salgının başladığı ilk andan itibaren önceliğimiz çalışanın sağlığı, sonrasında da hakkı oldu.Çok şükür ki artık bu savaşı kazanmak üzereyiz. “Savaşın kahramanları olan kamu çalışanları, ekonominin kaybedeni olmasın” diyoruz. Bu durumda yapılacak şey, çalışanlarımızı enflasyona yenik düşürmeden, alım güçlerini artırarak bu süreci atlatmalarını sağlamaktır. Bunun yolu da maaşlara, gerçekleşen enflasyonun üzerinde zam yapmak, refah payı uygulamasını hayata geçirmek ve enflasyon farkı oluşması durumunda aylık mahsuplaşma yapmaktan geçmektedir. Yetkili olduğumuz dönemlerde kamu görevlilerinin alım gücünü yükseltmek için önemli adımlar atılmasını sağlamıştık. Bugün memur maaşlarının yaklaşık dörtte birini oluşturan ek ödemenin, denge tazminatı adıyla kazanımlara eklenmesi,
Yine bugün aylık 167 TL’ye denk gelen toplu sözleşme ikramiyesi, Kamu çalışanlarına ilave bir derece verilmesi, Vekil imamların ve yüzbinlerce sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, Sicil ve disiplin affı, zorunlu tasarruf ve KEY hesaplarında biriken paraların hak sahiplerine ödenmesi gibi sayısız kazanımda da Türkiye Kamu-Sen’in imzası var. Ne var ki, daha sonra yetkiyi alan malum konfederasyon, bu emanete layıkıyla sahip çıkamadı.
Toplu görüşmeden toplu sözleşme sistemine geçilmesine rağmen kamu çalışanlarının sorunlarına çözüm üretemedi. Enflasyon temelli maaş zammı gerçekte sıfır zam anlamına geldiği için alım gücünü düşürüyor. Bu nedenle hedeflenen enflasyona göre belirlenen maaş zammı uygulamasına son verilmelidir. Esnek istihdama karşıyız. Sözleşmeli istihdamına son verilmeli, güvencesiz istihdam gündemden çıkarılmalıdır. Toplu sözleşmeler, aileleriyle birlikte 25 milyona yakın bir kitleyi doğrudan ilgilendiriyor. Bu sebeple, kamu çalışanlarının elini masada daha güçlü kılmak adına geçen yılki pazarlık masasına ortak taleplerle gitmeye karar verdik. Yatırım araçlarını, yeniden değerleme oranlarını, vergi artışlarını, artan harcamaları ve enflasyonu da dikkate alarak bir gelecek öngörüsü yaptık. Masadaki varlığımızla, pazarlıklara değer kattık, gündem oluşturduk. Sayın Bakanımızın çalışma hayatının sorunlarını yakından bilmesi, takip etmesi ve çözüme kavuşturmak için irade ortaya koyması, gelecek dönemde de çalışanlar adına önemli adımlar atacağımızın göstergesidir. Bu vesileyle çalışanlarımızın sorunlarının takipçisi olan ve hazırladığı kanun teklifleriyle mücadelemize destek veren Milliyetçi Hareket Partisi’ne de Genel Başkan Yardımcımız Sayın Yaşar Yıldırım nezdinde teşekkür ediyorum. Ama görüyoruz ki, bu ekonomik gelişmeler karşısında maaş zamları yeterli değil. Buradan bir kere daha ifade ediyorum: Mutlak surette refah payı uygulamasına geçilmeli, enflasyon farkı aylık olarak maaşlara yansıtılmalıdır. Ek ödeme, aile yardımı, doğum yardımı, nöbet ücreti gibi maaş dışı ödemelere ayrıca artış yapılmalıdır. Toplu sözleşmede yaşadıklarımız bile Türk memurunun Türkiye Kamu-Sen’e ne denli ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır. Yıllardan beri “Türkiye Kamu-Sen’in bu masada ne işi var?” diyenler, şimdi bizim sendikal mücadelemize ihtiyaç duymuştur. Öyleyse kabul edilmelidir ki, Türkiye Kamu-Sen rakiplerinin bile tek kurtuluş umududur.
Tecrübesiyle, yetkinliğiyle, eylem ve etkinlikleriyle Türkiye Kamu-Sen sendikacılığın parlayan yıldızıdır. Sonuç alıcı bir toplu sözleşme sistemi için mutlaka pazarlık masasını yeniden şekillendirmemiz gerekiyor. Memur ve emeklilerimizin geleceği adına, toplu sözleşmeleri katılımcı ve sonuç alıcı bir noktaya taşımak zorundayız. Masada memurların geniş bir şekilde temsil edilmesi ve heyetin çoğunluğuna bağlı bir imza sistemine geçilmesi gerekiyor. İtiraz mekanizmaları da yeniden düzenlenmelidir. Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmeleri birbirinden ayrılmalı. Kurum ve meslek sendikacılığı, aynı hizmet kolu içinde birbirine karşıt sendikal mücadeleyi körüklüyor. Örgütlü olmanın avantajlarını yok ediyor, meslek taassubu oluşturarak birliktelik yerine bireyselleşmeye yol açıyor. Bu nedenle baraj konusu mutlaka yeniden değerlendirilmeli. Elbette toplu sözleşme çok önemli ama sendikacılık da toplu sözleşmeden ibaret değil. Biz, her şekilde mücadelemizi sürdürüyoruz. Gündemimizin ilk sırasında, kırmızıçizgimiz olan memurluk güvencesinin korunması, geçici personel, vekil, sözleşmeli, idari hizmet sözleşmeli gibi istihdam biçimlerinin kaldırılması bulunuyor.
Bu çerçevede, toplu sözleşme hükmü de olan bütün güvencesiz sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi konusundaki düzenleme hızlı bir biçimde hayata geçirilmelidir. Bu konudaki mücadelemiz sonuç alıncaya kadar devam edecek. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. 4/C’den 4/B’ye geçen çalışanlarımızın sorunlarını çözmek için mücadelemiz sürecek. Yardımcı hizmetlilerimizi asla unutmadık, daima gündemde tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz. 3600 ek gösterge, bütün memurların uzun yıllardan gelen beklentisi ve belli meslek gruplarından öteye, toptan ele alınarak kapsamlı bir çalışma yapılması gerekiyor. Bu konuda yaptığımız çalışmamızdan mutlaka faydalanılsın istiyoruz. Sayın Bakanım, yapılacak düzenlemelerde müdürler, müdür yardımcıları, şefler, merkez taşra ayrımına tabi tutulanlarla kurum içi yükselme sınavıyla gelen uzmanlar, idareci konumundaki kamu görevlileri, denetmenler, avukatlar, ek gösterge uygulamasından hiç faydalanamayan teknisyen yardımcısı, şoför gibi Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil olan personel ve hiyerarşik denge unutulmamalıdır. Özellikle liyakat konusu, bizim için son derece önemli. Biz her memurun hak ettiği göreve gelmesi için adil bir sistem kurulmasını istiyoruz.
Görevde yükselme sınavlarının düzenli olarak yapılmasını istiyoruz. Bütün ek ödemelerin emekliliğe sayılması ve emekli maaşlarının yükseltilmesi için mücadelemizden taviz vermeyeceğiz. Bayram ikramiyesi talebimizden asla vaz geçmeyeceğiz. Enflasyonun hızla yükseldiği bu günlerde enflasyon farkının maaşlara aylık olarak yansıtılmasının ve memur ve emeklilere refah payı verilmesinin zorunlu olduğuna inanıyoruz. Ek ders ve nöbet ücretlerinin yükseltilmesi, fazla mesai sisteminin adaletli bir yapıya dönüştürülmesi, ek ödemelerdeki aksaklıkların giderilmesi, döner sermayenin yeniden düzenlenmesi, kreş ve gündüz bakım evleri gündemimizde olacak. Mobbingin önlenmesi ve kadın çalışanlarımızın sorunlarının çözümü için her daim çalışıyoruz. Hizmet kollarımızdaki hiçbir çalışanın sorununu göz ardı etmeyiz. Etmeyeceğiz. Sadece hak arama mücadelesinde değil sosyal sendikacılık anlamında da değerler üretmeye devam edeceğiz. 2021 Ekim ayında İstanbul konukevimizin temelini attık. Birkaç aya inşallah onu açacağız. COVID-19 salgınında sağlık çalışanlarının verdiği mücadeleyi, gösterdikleri emsalsiz kahramanlığı anı ve resim yarışmalarımızla birer eser haline getirerek tarihe not düştük. Sendika 4.0 projemizle uzaktan çalışma, dijitalleşme ve bunların çalışma hayatındaki geleceğini, etkilerini salgından önce gündeme getirdik. Sendikacılık Enstitüsü Eğitimleri çerçevesinde yaklaşık 300 teşkilat mensubumuzu sendikacılık, ekonomi, hukuk, çalışma hayatının geleceği ve iletişim alanlarında sertifika eğitimine tabi tuttuk. Bu tür çalışmalarımızla ufuk açmayı sürdüreceğiz. Biz bunu yapacağız. Geri durmak, vazgeçmek lügatimizde yoktur. Hep daha ileriye yürümenin, tarihten gelen gücümüzle geleceği şekillendirmenin derdinde olacağız.
Konuşmamım başında biz ilkelerimizle fark yaratıyoruz dedim. Türkiye Kamu-Sen, ahlâk, erdem ve dürüstlük ilkeleri üstünde yükselmiş bir kuruluştur. Bu nedenle vicdanlarını satılığa çıkarıp, mevki ve makamlarını, kamu görevlilerinin hakları ile takas edenlere karşı, kuruluşumuzda verdiğimiz sözleri unutup, ahdimizi bozacak değiliz. Sözde demokrasi talebiyle ortaya çıkıp, Devletimizin temellerine dinamit koymaya kalkanlarla kol kola yürüyenleri hoş görecek değiliz. Meydanları, alanları, iş yerlerini ilkesizliği ilke edinenlere terk edecek de değiliz. Biz, çıktığımız yolda bir an dahi duraksamayacağız. Gücümüz yetene kadar, ömrümüz bitene kadar verdiğimiz sözün gereğini yapacağız. Yılmayacağız, yorulmayacağız, yıkılmayacağız, yolumuzdan dönmeyeceğiz. Kadro bekleyen 4/B’lilerin; geçici, vekil, idari hizmet sözleşmeli gibi adlar altındaki diğer personelin; Yardımcı hizmetlilerin, öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının, postacının, memurun, teknikerin, teknisyenin, emeklinin taleplerini görmezden gelemeyiz. Şükürler olsun ki, kurulduğumuz günden bu yana, ahdimizin gereği söz söylemekten ve yine sözümüzün gereği tavır almaktan bir an bile tereddüt etmedik.
Bu güzel vatanımızda ikilik çıkaranlar; Askere, polise, kurşun sıkanlar ve bunlara sessiz kalanlar bu yaptıklarının hesabını mutlaka verecekler. Bizim bütün öfkemiz ve nefretimiz onlaradır. Burası, sureti haktan görünüp de devletimizin altını oyanların, üç otuz kuruşa haysiyetini satanların değil toprağın altında kefensiz yatanların yurdudur. Bu ülkenin her karışına da her kuruşuna da canımız pahasına sahip çıkarız. Akbabalar ve çakal sürüleri bilsin ki, dışarıdan kuşatılsak da içimizden vurulsak da Türk milleti dünya durdukça var olacak, Türkiye Kamu-Sen bayrağı hep dalgalanacak. Çünkü bu bayrakta umut var; bu bayrakta çocuklarımızın geleceği, memurumuzun emeği, şehitlerimizin kanı var. Bu bayrakta ay yıldız var. Bu bayrakta Türk milleti var. Varlığımız; Akdeniz’in engin sularında, Irak’ın dağlarında, Suriye çöllerinde bu millete kol kanat geren kahramanlara feda olsun. İçerideki hainlere de prim vermeyiz, dışımızdaki düşmana da göz açtırmayız. Kendi yaralarımızı kendimiz sararız ve biz sadece ve sadece Türk milletine sarılırız. Biliyoruz ki, bizim varlığımız Devletimizin varlığına, vatanımızın bağımsızlığına bağlı.
Bizlere bu güzel vatanı ve devletimizi armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, gelmiş geçmiş tüm şehitlerimize ve gazilerimize minnet borçluyuz. Onlar bu vatan için gözlerini bile kırpmadan ölüme koşan kahramanlardı. Allah hepsinden razı olsun. Biz de bir güzel ülkünün peşinde 30 yıldır koşuyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder