Kahramanmaraş merkez üssü depremlerin yaşandığı bölgelerde görev alan Türkiye’nin ilk Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Toplu Yaralanma Eğitimcisi ve Afet Yönetimi Uzmanı Dr. Ülkümen Rodoplu Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) değerlendirmelerde bulundu. Deprem bölgesine gitmek üzereyken “depremde arama kurtarma çalışmaları nasıl olmalı?” konusunda açıklama aldığımız Dr. Rodoplu, deprem bölgesinden döndükten sonra izlenimlerini paylaştı.
Bölgede çok ciddi bir güvenlik sorunu olduğunu belirten Dr. Rodoplu, afet yönetiminde olabildiğince çok sayıda insanı sağ ve sağlıklı kurtarmanın asıl amaç olması gerektiğinin altını çizerek arama kurtarmadan, barınmaya, ilk yardımdan çok sayıda konuda gözlemlerini aktardı. Rodoplu’nun bölgeden dönüşte, “Hayatı seven, hayatta kalmayı ve hayat kurtarmayı seven insanlar bizi yönetmelidir. Afetler ile baş edebilirsek Türkiye, dünyanın akla ve bilime inanan en güzel ülkesi olacaktır” dedi.
Bölge Feryatlarla Doldu Taştı, Kurtulan Depremzedeler Feryatları Dinledi Durdu
Rodoplu, “Arama kurtarmaya çok geç başlandığına, sürecin çok geç yönetildiğine şahit olduk. Dolayısıyla ilk saatlerde canlı kalan insanların feryatlarıyla bütün bölge doldu doldu taştı. Kurtulanlar bu feryatları dinledi durdu. Arama kurtarma çalışmaları çok geç başladı” diyerek deprem bölgelerinde ilk günlerde yaşanan acı tabloyu gözler önüne serdi.
“Deprem Yaşanan İllerin Kardeş Kentleri Olmalıydı”
Rodoplu deprem bölgesinde görevli ekiplerin de birer afetzede olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi: “Arama kurtarma çalışmalarının bu kadar geç başlamasının bir diğer nedeni de afetin doğası gereğiydi. Evet afet yönetiminde eğer siz bütün planlarınızı bölgedeki AFAD, Emniyet yetkililerine bırakırsanız o bölgenin vali ve kaymakamına bırakırsanız sistem çalışmaz çünkü onlar da her biri afetzededir. Kendisi, çocuğu, annesi, yakınları, akrabaları ve meslektaşları enkaz altındaysa dünyanın en iyi cerrahı bile görev yapamaz, yapmamalıdır. Kahramanmaraş’ın, Gaziantep’in, Hatay’ın kardeş kenti, kentleri olmalıdır olmalıydı.”
Devletin Yapması Gereken Birçok İşi Gönüllüler Yapmak Zorunda Kaldı
Doğru bilimsel afet yönetimi tekniklerinde gönüllülerin çok sınırlı yeri olduğuna dikkat çeken Ülkümen Rodoplu, gönüllülere güvenerek sistem oluşturulamayacağına vurgu yaptı. Afetlerde devlet ve kurumların yeteri kadar güven telkin edemez ise işin gönüllülere kaldığını söyleyen Rodoplu şöyle konuştu: “Bir ülkede eğer devlet ve kurumlar yeterli güven telkin etmez ise gönüllü orduları oluşur. Afet anında gönüllüler hızla harekete geçerek bölgelere ulaşır. Çünkü halk kendi yarasını sarma telaşına düşer. Gönüllü yönetimi zordur. Gönüllü de yemek yemek, barınmak istiyor. Gönüllü kurtama ekipleri, afetin içinde yeni sorunlar ve yükler getirebilir. Bunun da önceden planlanmış olması ve ona göre gönüllü desteklerden yararlanmak gerekir. Yaşadığımız afette gönüllük katılımı iyiydi ama mutlaka yönetilmesi gerekirdi. Buna rağmen bu büyük deprem bize şunu gösterdi ki; gönüllüler o kadar vasıflıydı ki, devletin yapması gereken birçok işi gönüllüler yapmak zorunda kaldı.”
MEB’e Okul Müfredatı Eleştirisi
Afet Yönetim Uzmanı Dr. Ülkümen Rodoplu, bir deprem ülkesi olan Türkiye’de vatandaşların hangi kentte, nerede yaşarsa yaşasın, afet yönetimi konusunda yeterli deneyim, birikim, direncinin olmadığının tekrar ortaya çıktığını söyledi. Afet yönetiminde ilk 72 saatin önemine dikkat çeken Rodoplu, “Bunu neden diyoruz? Deprem meydana geldiğinde devletin çarkları yavaş dönmeye başlıyor. ilk 72 saat vatandaş, kendisi, komşuları ve yakınlarıyla baş başa kalıyor. Bireylerin ilk 72 saatte yapacakları çok önemlidir.Panik, telaş, korku, endişe görüntülerini görüyoruz. Çünkü vatandaş ilk 72 saatte ne yapacağını bilmiyor. Vatandaş ilk 72 saatte ilk yardımda bulunmayı bilmiyor. Buradan da şunu anlıyoruz. Bunu yapmakla görevli olan Kızılay, AFAD ve bu eğitimleri yaygınlaştırmakla görevli olan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) da görevlerini kesinlikle yapmadı, yapmamıştır. Çünkü hiç kimse deprem sonrası nasıl davrandığını, davranılacağını bilmiyordu” şeklinde konuştu.
Daha Önceki Depremlerden Hiç Ders Alınmamış
Yaşanan depremden çok önemli derler çıkarılması gerektiğinin altını çizen Rodoplu, tanık olunan depremlerde sonra yapılacaklar hakkına açıklamalarda bulunarak şunları söyledi: “Depremden sonra can güvenliğinizden eminseniz ailenizle birlikte evi terk edin. Açık alana gidin. Bir daha sakın binanıza girmeyin. Resmi bilgi gelene kadar eve girmeyin anonsları yapılmalıydı. Çünkü neden artçı depremler devam ediyor. 6 Şubat tarihindeki büyük depremden sonra çok büyük bir yeni deprem daha yaşandı. 2 binin üzerinde artçı deprem şöyle dursun Elbistan’da yeni bir deprem daha oldu. Bilime inanmadığımız, bilimi ciddiye almadığımız ve bugüne kadar ki yaşanmış deprem deneyimlerinin hiçbirinden ders çıkarmadığımız da ortaya çıktı. Peki bundan kim sorumlu? Bunu bize öğretmeyen, öğretemeyen, bunu çocuklarımıza ders olarak okul müfredatına koymayanlar sorumludur. Eğer bu basit temel bilgiyi öğretebilseydik ya da sabah 00.4’te bu deprem ortaya çıktıktan sonra anonslarla ‘tekrar deprem olabilir artçı şoklarla binalar yıkılabilir’ duyuruları yapılsaydı belki ölü ve yaralı sayısı daha az olabilirdi.”
Bilimde Mucize ve Kahramanlara Yer Yoktur
Mucizeler ve kahramanlar arandığına dikkat çeken Dr. Ülkümen Rodoplu, “Kendimize kahramanlar seçtik, kahramanlar bulduk. Mucizelerin 150’inci 160’ıncı saatte olmasını bekledik. Aslında mucizeleri de sıradanlaştırdık. Akıl ve bilimde mucizelere kahramanlara yer yoktur. Afet yönetiminde de mucizeler pek istenmez. Mucize ayda yılda bir gelir ve gerçekten mucizedir. Enkaz altından yaralıyı canlı bulup çıkartmak gerçekten profesyonel bir iştir. 7’inci gün bile kurtulanlar oldu. Onları kurtarabilenler profesyoneller vardı” dedi.
Yaralılar Çıkartılırken Sessizlik Sağlanmalıydı
Arama kurtarma çalışmalarında enkazdan yaralıların çıkartılması konusunda açıklama yapan Rodoplu, sessizlik vurgusu yaptı. “Enkaz altından birinin çıkartılması, kurtarılması anında sessizlik, yavaşlık, karanlık ve sakinlik çok önemlidir” diyen Dr. Rodoplu şöyle konuştu: “Çünkü saatlerce, günlerce enkaz altında kalan kişi şoktadır. Birden ışığa, soğuk ve gürültülü ortama çıkarsa; nabzı kalp çalışması solunumu beyni bu hızlı değişime uyum sağlayamaz. Zaten durumu kritiktir, giderek kritik olur. Boyunluk takma, damar yolunu açma, sırt tahtası kullanma, yaralının kolunu, bacağını , ayağını tespit etmek konusunda daha çok kat etmemiz gereken yol var. Bunu anladık ve gördük.”
Yaraları Saracağız, Yeni Aydınlık Sayfalar Açılacak
Afet Uzmanı Dr. Ülkümen Rodoplu, yaşanan afetin etkilerinin tüm toplumda önümüzdeki altı ay, bir yıl boyunca görüleceğinin altını çizerek şunları kaydetti: “Türkiye bu afetin etkilerini, yaralarını sarmak için yıllarca mücadele edecek. Hep birlikte, hepimiz toplum olarak stres sonrası depresyon yaşayacağız. Korkularımız giderek artacak ama bu topraklar neler gördü geçirdi. Bunu da atlatacağız. Çünkü birlik beraberliğimiz çok kıymetli hızla yaraları sarmak istememiz çok kıymetli. Bu depremin Türkiye’de çok yeni sayfalar ve yeni aydınlık yarınların başlangıcı olacağını görüyorum. Ama o başlangıçta şunu yapmalıyız. Okullarımızda mutlaka hayat bilgisi dersi olmalıdır. Çocuklarımız ilköğretimden itibaren deprem, sel, orman yangınları ve diğer afetlere nasıl hazırlanmaları gerektiğini öğrenmelidir. İşinin ehli kişilerin bu eğitimleri vermesi, liyakata dayalı görevlendirmeler yapılması çok önemlidir. Hayatı seven, hayatta kalmayı ve hayat kurtarmayı seven insanlar bizi yönetmelidir. Afetler ile baş edebilirsek Türkiye, dünyanın akla ve bilime inanan en güzel ülkesi olacaktır.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder